Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Mukaddime
Namazın sırrı ve hikmetleri üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Kimi insanlar namazı kılarak Allah Teâlâ’nın emrini yerine getirdiklerini, Müslüman olduklarını ve Allah’ın kendilerini affedeceğini düşünürler. Kimi insanlar da vardır ki Allah Teâlâ’nın emrini yerine getirdiklerini kabul ederler ama af dilemekle yetinmezler, kendilerini ibadete ve taate zorlarlar. Bunlar arasında, kendisini Allah Teâlâ’nın rahmetine ve affına bırakan, Allah’ın kendisini affedeceğine ve rahmetinin geniş olduğuna güvenen kimse de vardır. Bu üç grup insanın da ortak bir özelliği vardır ki o da namazı kılmalarıdır. Fakat bunların içinde en faziletlisi, kendisini Allah Teâlâ’nın rahmetine ve affına güvenen ve namazı huşu içinde kılan sonuncu gruptur.
Allah Teâlâ’nın emrini yerine getirenler arasında ilk olarak namaz kılanlar cehennem ateşinden korunacaklardır. Bu hadisi şerifi Ebu Davud ve Nesâî rivayet etmiştir. Eğer bir kimse namaz kılmıyorsa, Allah Teâlâ’nın diğer günahları bağışlamasını umabilir mi? Kılmayan bir kimse, günahkârların en başında gelir. Şayet bir kimse namaz kılmıyorsa, başkaca bir ibadetle Allah’ın rızasını kazanması mümkün değildir. Namaz imanın en önemli şartıdır. İmanın en büyük alameti de huşu yani kalpte Allah korkusunu hissetmektir. İmam Gazali’ye göre eğer bir kimse kalbinde Allah korkusu hissetmiyorsa, o kişi namazdan da huşu içerisinde fayda göremez.
Namazın Sırları
Namazın her bir bölümünde, bizi Allah’a yaklaştıran bazı hikmetler ve sırlar vardır. Bunları aşağıda sıralayacağım.
1) Tekbir Getirirken
Allah Teâlâ’nın yüceliğini ve yüce lütuflarını hatırlamak için tekbir getiririz. Tekbir getirdiğimiz zaman, ”Allah’u Ekber” diyerek Allah Teâlâ’nın her şeyden büyük olduğunu, O’nun karşısında hiçbir varlığın duramayacağını ve O’nun her şeyden üstün olduğunu düşünmeliyiz. Bu düşünceler kalbimizde yer ettikçe, dilimizle de ”Allah’u Ekber” demeliyiz. Zira O’nun yüceliğini ve her şeyden büyüklüğünü unutursak, gaflet içinde olursak tekbirimizin de bir anlamı kalmaz.
2) A’rab ve Hümûz’a Kıyam
A’rab: Namazda dikilmek yani kıyam etmektir. Hümûz: Elbise içindeki kıvrım ya da kumaştaki ipliklerdir. İmam Gazali, a’rab kelimesinin hümûz olarak okunmasını tercih eder. İkisini birlikte düşündüğümüzde ise a’rab; elbiselerdeki iplikleri, kumaştaki kıvrımları düzeltmek için kıyam etmek yani dikilmek olur.
Namazda dikilmek suretiyle Allah Teâlâ’ya tam bir itaat ve boyun eğme içinde olduğumuzu göstermiş oluruz. Tıpkı bir elbisenin, üzerimize tam oturması ve kıvrımlarının düzeltilmesi gibi, biz de Allah’ın emir ve yasaklarına tam uymalı ve O’na tam itaat etmeliyiz. İkisini birlikte düşündüğümüzde ise a’rab; elbiselerdeki iplikleri, kumaştaki kıvrımları düzeltmek için kıyam etmek yani dikilmek olur.
3) Rükû
Rükû esnasında ”Subhâneke Zülcelâli Zülcelâluke” deriz. Bu, ”Ey yüce yücelerin sahibi!” demektir. Rükû esnasında yücelik ve yücenin kastedilmesi, bizim alçakgönüllülüğümüzü simgeler. Rükû esnasında yalnızca ellerimizi dizlerimize koyarız. Bu da bize ne kadar yüce olursa olsun Allah’ın bizi alçaltacağını hatırlatır.
4) Secde
Secde esnasında ”Subhâneke Zülcelâli Zülcelâluke” deriz. Bu, ”Ey yüce yücelerin sahibi!” demektir. Rükû esnasında yücelik ve yücenin kastedilmesi, bizim alçakgönüllülüğümüzü simgeler. Rükû esnasında yalnızca ellerimizi dizlerimize koyarız. Bu da bize ne kadar yüce olursa olsun Allah’ın bizi alçaltacağını hatırlatır.
Secde esnasında alnımız, burnumuz, iki elimiz, dizlerimiz ve ayaklarımızın parmak uçları yere değerek secde ederiz. Bu da bize ne kadar yüce olursa olsun Allah’ın bizi alçaltacağını hatırlatır. Ayrıca secde esnasında ”En yakın kul secde halinde” hadisini de unutmamalıyız.
5) Oturuş
Namazda oturuş şeklimiz, kıyam ve rükûdan sonra gelir. Bu oturuş şekli, İslam dininin bizlere kazandırdığı önemli bir özellik olan tevazuyu simgeler. İslam, bizi tevazu sahibi olmaya zorlar. Oturuş şeklimiz de bunu en güzel şekilde gösterir.
6) Salavat Getirmek
Salavat getirmek, Allah Teâlâ’nın bize lütfettiği en büyük nimetlerden biridir. Salavat getirdiğimiz zaman, Allah Teâlâ’nın bizlere rahmetini genişlettiğini ve bağışladığını düşünmeliyiz. Ayrıca salavat, bize de şefaat anlamına gelir.
7) Namazın Sonu
Namazın sonunda Ettehiyyâtü deriz. Bu dua, ”Selam sana ey Resul!” anlamına gelir. Namazın sonunda bu duası etmeyenler, sanki selamsız gitmiş gibi olur. Dolayısıyla mutlaka Ettahiyyat’u oku ve selam ver.
8) Selam Vermek
Selam vermek, İslam dininin en güzel özelliklerinden biridir. Selam verdiğimiz zaman, ”Ey Allah’ın rahmetini genişleten!” anlamına gelir. Selam vermek, aynı zamanda bizim kardeşliğimizi pekiştirir.
Kapanış
Namazın her bir bölümünde, bizi Allah’a yaklaştıran bazı hikmetler ve sırlar vardır. Bunları aşağıda sıralayacağım:
- Tekbir: Allah Teâlâ’nın yüceliğini ve yüce lütuflarını hatırlamak için tekbir getiririz.
- A’rab ve Hümûz: A’rab: Namazda dikilmek yani kıyam etmektir.
- Rükû: Rükû esnasında ”Subhâneke Zülcelâli Zülcelâluke” deriz.
- Secde: Secde esnasında ”En yakın kul secde halinde” hadisini de unutmamalıyız.
- Oturuş: Namazda oturuş şeklimiz, kıyam ve rükûdan sonra gelir.
- Salavat: Salavat getirmek, Allah Teâlâ’nın bize lütfettiği en büyük nimetlerden biridir.
- Selam: Selam vermek, İslam dininin en güzel özelliklerinden biridir.
Bu sırları hayatımıza geçirebildiğimiz ve namazımızı huşu içinde kılabildiğimiz sürece, Allah Teâlâ’nın bizlere lütfettiği en büyük nimet olan cennete de gireceğiz inşallah.