Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Kibir Nedir ve Neden Kaçınılmalıdır?
Kibir, insanın kendini başkalarından üstün görmesi ve hakikate karşı büyüklenmesidir. Sözlük anlamı olarak büyüklük demektir, ancak İslamî literatürde ‘tekebbür’ ile ifade edilen bu hastalık, Peygamber Efendimiz tarafından şiddetle kınanmıştır. Çünkü kibir, insanın kalbindeki teslimiyet hissini zayıflatır ve insanı Rabbine olan yakınlığından uzaklaştırır. Ayrıca kibirli bir insan, insanları küçümseyerek, onları hor görme niyeti taşır. Bu durum, toplumda huzursuzluğa ve kin duygularının yeşermesine neden olur.
Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.” (Müslim). Bu hadis, kibirin cenneti kaybettiren bir hastalık olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kibir, sadece cehennem azabına sebep olmakla kalmayıp, aynı zamanda insan ömründe yalnızlık ve mutsuzluk gibi sonuçlar doğurur.
İçerisinde kibir barındıran bir insan, her şeyden önce kendini ve pozisyonunu yanlış değerlendirir. Büyüklük ve kibir yalnızca Allah’a mahsustur. İnsan, her yönü ile aciz bir varlıkken, kendine bir değer atfetmek ve diğerlerini küçümsemek, Allah’a karşı bir saygısızlık örneğidir.
Kibrin Kötü Sonuçları
Kibir, birçok kötü sonuca sahip olup, bu sonuçlar yaşamın her alanında insanı olumsuz etkileyebilir. Öncelikle, kibir insanı dikkatini gerçeklerden uzaklaştırarak cehalete, takva ve irfan eksikliğine sürükler. Kibir, Rabbimizin en çok gazap duyduğu davranışlardan biridir. Kibirli bireyler, kendilerini diğer insanlardan üstün görerek, toplumsal ilişkilerde soğukluk ve ayrışma yaratır. Bu da toplumsal huzursuzluk ve çatışmalara neden olur.
Kibrin bir diğer felaketi de, kişi ile Allah arasında bir perde oluşturmasıdır. İnsan, kibirlenerek ne kadar kendini önemli görse de, nihayetinde gerçek olan ve her şeyin sahibi olan Allah’tır. Kibir, kişinin ruhsal ve manevi gelişimini engelleyerek cehaletin karanlıklarına sürükler.
Üstelik kibirli insan, dostlarının ve tanıdıklarının gözünde de itibarsızlaşır. İnsanlar kibirli kişilerle ilişkide durmak istemezken, toplum içinde yalnızlaşmasına yol açar. Bilinmelidir ki, kibirlenmek, kişinin kendisine sağladığı bir fayda değil, dışarıdan gelen olumlu etkileşimleri kaybetmesine neden olacak bir hastalıktır.
Kibirden Kurtulmanın Yolları
Kibirden kurtulmanın ilk adımı, kişinin kendisini tanımasıdır. İnsan, yaratılışını ve sonunu iyi kavramalıdır. Kibrin dehşet verici sonuçlarının farkına varmalı ve bir gün Allah’a karşı hesap vereceğini unutmamalıdır. İmâm Ali (r.a) bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Başlangıcı nutfe (sperma), sonu ise murdar bir leş olan insanoğlunun kibirle ne işi var?”. Bu ifadede, insanın nereden geldiği ve nereye gideceği hatırlatılır, kibirlenmek ne demektir açıkça ortaya konur.
İkinci olarak, peygamber efendimizin (s.a.v) tavsiyelerini dikkate almak ve uygulamak önemlidir. O, kendisinde kibirlenme ifadesi taşıyan en küçük bir tavır dahi sergilemeden çevresiyle muhabbetle iletişim kurar, alçak gönüllülüğün en güzel örneğini sergilemiştir. Peygamberimiz (s.a.v) bu tavrı ile insanlara hem örnek olmuş hem de kibirden sakınmanın gerekliliğini göstermiştir.
Üçüncü yolda, kalbi her an terbiye etmektir. Açık bir şekilde dua etmek, kibirden arınmak için etkili bir yöntemdir. Kibirli bir kalple dua etmek, bu hastalıktan kurtulmanın bir yoludur. Çünkü dua, kulun Rabbine karşı samimi bir teslimiyetidir ve insanı onu kibirli bir olabilirlikten uzaklaştırır. “Ya Rabbi, kalbimdeki kibirleri al, bana tevazuu nasip et!” şeklindeki bir dua, bu bağlamda oldukça makuldür.
Örnek Dualar
Kibirden kurtulmak isteyen bir kul, aşağıdaki duaları kendisine bir rehber olarak kabul edebilir:
- “Allahümma inni euzu bike min kibri, hısnut akhlaqi ve husni a’mali.” – “Ya Rabbi! Kibrimden, güzel ahlakımdan ve güzel amellerimden sana sığınırım.”
- “Ya Rabbi! Beni kibirlenmekten, kendimi başkalarıyla kıyaslama ihtiyacından uzak tut.”
- “Rabbi! Beni tevazu edenlerden kıl, senin üzerimdeki nimetlerini bilen ve bunu karşılığında her daim şükreden bir kul yap.”
Bunlar, kibirden kaçınmak ve tevazuyu artırmak için okunabilecek dualar arasında yer alır. Unutulmamalıdır ki, yapılan her dua, incelikle dile getirilmelidir; zira dua kalpten kalbe yolculuktur.
Maneviyatı Güçlendirme Yöntemleri
İnsan, manevi olarak kendisini güçlendirmek için kendisini çevreleyen dünyaya dikkat etmelidir. Manevi kitapları okuyarak, sahabe ve evliya hayatlarını inceleyerek derin bir tefekkür içine girebilir. Kitapların, insan ruhuna aydınlık ve ilham verdiği bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, İslam düşüncesinin derin kaynaklarına yönelmek, kişinin kibirden uzak düşmesini sağlayabilir.
Ayrıca, zikir ve Salavat gibi ibadetlere yönelmek, insan kalbinde huzur ve tevazunun yerleşmesine yardımcı olur. Zikir, kişinin Allah’ı anması, hatırlaması ve O’na yönelip dua etmesi sonucunda hem zihnini arındırır hem de kalbini huzura kavuşturur. Bu noktada düzenli olarak zikir yapmak, Allah’a yakınlık sağlar; insanı kibirden sıyırır.
Son olarak, sosyal ilişkilerde samimi ve alçak gönüllü olmak gereklidir. İnsanların sosyal ortamında, kibirin en kötü etkilerinden korunmak için, diğer insanlara değer vererek, dinleme ve anlama yeteneği geliştirilmelidir. Alçakgönüllülük, toplumsal barışın ve hoşgörünün temel taşını oluşturur.
Sonuç
Kibir, insanın ruhunu zehirleyen, sosyal ilişkileri bozan ve Allah’ın gazabını celb eden ciddi bir hastalıktır. Bu nedenle, kibirden kurtulmak için insan önce kendi iç dünyasını sorgulamalı, sonra da kalbini dua ile terbiye etmelidir. Kendini beğenmişlikten uzak durmak, her şeyden önce Allah’a karşı olan kulluğumuzu artırır. Bizim gerçek büyüklüğümüz, Allah’a olan teslimiyetimizle doğru orantılıdır. Allah, bizlere daima tevazu, sabır ve şükür yolunu açık etsin.