Âl-i İmrân 134. Ayet: İyilik ve Affetmenin Önemi

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş

Kur’an-ı Kerim, insanlara hayatlarından yol haritası çizen, manevi bir rehberdir. Bu rehberlikte belli başlı değerler, ahlaki öğretiler ve ibadet pratiği ön plana çıkmaktadır.
Âl-i İmrân Suresi’nin 134. ayeti de bu değerlerden birine, iyilik yapma ve affetme konusuna dikkat çekmektedir. ‘Onlar ki bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah, iyilik edenleri sever.’ Bu ayet, yalnızca bir ibadet biçimi değil, aynı zamanda insan ilişkilerinin temelini oluşturan ahlaki prensipleri de gözler önüne sermektedir.

İnfak ve İyilik Kavramı

İnfak kelimesi, hayır için harcamak anlamına gelir. Âl-i İmrân 134. ayetinde geçen infak, her iki durum, yani zor zorunluluklar içinde ve geniş imkanlar içinde beklenildiği gibi veya ikisi arasında dengenin sağlanması gerektiğini önermektedir. Zenginlikte harcama yapabilenlerin, darlık zamanlarında da infak etme yeteneğine sahip olmaları, bir kişinin gerçek ju beyannamesini oluşturur.

Buradan hareketle, infak sadece maddi olanaklarımızın paylaşılması değil, aynı zamanda zamanımızı, enerjimizi ve bilgimizi de paylaşmak anlamına gelir. İyilik yapma ve infakın, insan nefsindeki egüvenin ve mülk anlayışının bertaraf edilmesi için bir fırsat olduğunu belirtmek gerekir. Her bireyin, zor zamanlarında bile ihtiyaç sahiplerine yardımcı olma gayretinde olması, manevi bir yükselişi beraberinde getirir.

İnfakın her türlü mutluluğa, sevgili dostlarımız arasındaki uzlaşmaya ve Allah katında makbul olan bir davranış olduğuna dair birçok örnek mevcuttur. Burada, ibadetlerin yalnızca namaz ve oruçla sınırlı olmadığını belirtmek önemlidir. İyilikler, sevgi ve yardımseverlikte de kendini gösterip, aslında hayatın kendisinin birer ibadet olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Öfke Kontrolü ve Affetme

Öfke, insanın doğal bir duygusudur; ancak bu duygunun kontrol edilmesi gereklidir. Ayette, öfkenin yenilmesi, yani kontrol altına alınması, ahlaki bir üstünlük olarak ortaya çıkmaktadır. Öfkesini yenen kişi, sadece kendi nefsine hakim olmakla kalmaz, aynı zamanda çevresindekilere de olumlu bir katkı sağlar. Öfke ile hareket etmek, çoğu zaman pişmanlıkla sonuçlanabilecek eylemlere sebep olurken; onun yerine affetmek, insan ilişkilerimdeki bağları kuvvetlendirir.

Ayrıca, affetme yalnızca yksak tüketimi değil, aynı zamanda görülmesi zor olan bir olağandışılık ve içsel hoşgörü gerektiren önemli bir erdemdir. Bir birey, başkalarının hatalarını affettiğinde, aynı zamanda kendi ruhunu da arındırmış olur. Kur’an’da geçen birçok hadis ve ayet, affetme konusunu ön plana çıkararak, müminler arası bağların güçlenmesi konusunda önemli bir etki oluşturur.

Affetmek, sadece insanların özüne ve manevi yüklerine dünyevi bakış açısı kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda kulun Rabbine olan yaklaşımını da kuvvetlendirir. Bir insan, bir başkasına karşı affedici oldu mu, kişisel bir gelişim ve olgunlaşma sürecinin ilk adımını atmış olur. İyilik yapmanın yanı sıra affetmek de, gerçek bir ibadetin önemli bir parçasıdır.

Allah’ın Severek Karşıladığı İyilikler

Kur’an’ın birçok ayetinde, Allah’ın iyilik yapanları sevdiği vurgulanmaktadır. Âl-i İmrân 134. ayetinde de düşülür ki, Allah, bu kişiler için bir değerlendirme yaparak onları sever ve onların karşılığını verir. Bu sevgi ve takdir, bir nevi manevi öduldur. Müminlerin Allah’ın rızasını kazanmayı, bu iyilikler hayatların merkezine almaları gerektiği mesajını taşımaktadır.

Bir kişi, iyilik yaptıkça ve başkalarının ihtiyaçlarına karşı duyarlı oldukça, kendi hayatında da bir huzur bulur. Bu huzur, bedenen ve ruhen bir dinginlik ve ferahlama getirir. Ayrıca, iyilik yapmak, sadece maddi yardımda bulunmakla kalmayıp, hoş sözler söylemek, güzel davranışlar sergilemek ve insanların ruh halini iyileştirmek anlamına da gelir. Yaşamımızda, küçük iyilikler büyük farklar yaratabilir ve mutluluğun yolunu açabilir.

Modern yaşamda yaşadığımız stres, kaygı ve sıkıntılar, manevi bolluğuna ışık tutması gereken birer abartı haline gelmiş durumdadır. Oysa ki, iyilik yapmak ve affetmek gibi değerlerle donanmış bir yaşam, gerçek huzurun kapısını açar. Bazen küçük bir iyilik veya bir özür, karşımızdakinin hayatında kalıcı bir değişim sağlayabilir.

İyiliğin ve Affetmenin Getirileri

İyilik yapmanın ve affetmenin hayatımıza sunduğu kazançları özetlemek gerekirse, ruhsal olarak daha sağlıklı bir birey haline gelmeye başlarız. Zira insanlık hali, hatalar yapmayı ifade eder ve bu hataların affedilmesi, ruhsal yüklerin hafifletilmesini sağlar. İyiliğin ve affetmenin getirdiği pozitif enerji ise, çevremizdeki insanlar üzerinde de olumlu etkiler meydana getirir. İnsan ilişkilerini derinleştiren, güçlendiren ve en önemlisi huzuru getiren bu değerler, adeta bir halkayı tamamlayarak hayatı güzelleştirir.

Ahmet Yasin Kılıç olarak, okuyucularıma hatırlatmak istediğim şey: Herkese, özellikle de dua yollayabileceğimiz ve hayır işleyebileceğimiz ruh hallerinde bulunun. Böylece, hem kendimizi hem de başkalarını mutlu edebiliriz. Unutmayalım ki, Allah iyilik yapanları sever ve mutluluğumuzun anahtarı, başkalarının iyiliği ve mutluluğunu gözetmekte saklıdır.

Bollukta harcama yapmak kolaydır, asıl zorluk dar zamanlarda başkalarını düşünmek ve onlara karşı bir iyilik gösterme çabasını taşımaktır. Bu şekilde hayatı dolu dolu yaşarken, manevi ve ahlaki bir kazanım elde ederiz. Dualarımızda, maneviyatın ve affetmenin önemine vurgu yaparak, hayatımızı aydınlatacağız. Dualarımızla birlikte, iyiliğin yayılmasına, affetmenin güzelliğine kapı açacak ve huy edineceğiz.

Scroll to Top