Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Giriş
İnsan, hayatı boyunca birçok adaletsizlikle karşılaşabilir. Fakat inanıyoruz ki, Allah Teâlâ, adaletin mutlak kaynağıdır. Kulları arasında hiç kimseye zulmetmez. Bu, Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinde açık bir şekilde ifade edilmiştir. ‘Şüphesiz ki Allah, zerre ağırlığınca dahi zulmetmez. Şayet bir iyilik yapılmışsa onu kat kat fazlalaştırır ve kendi yanından büyük bir ecir verir.’ (4/Nisâ 40). İşte bu ayet, Allah’ın adaletinin ne kadar kapsamlı ve eşitlikçi olduğunu müjdelemektedir.
Allah’ın Adaleti ve Kullarına Yakınlığı
Allah, adaletli oluşuyla tanınır. Bu, bütün yaratılmışlara karşı eşit ve adil olmasını sağlar. Kur’an’da, “Kendilerine zulmedilmeyecek ve her nefse, kazandıklarının karşılığı verilecektir” (2/Bakara 281) denir. Bu ifade, Yüce Allah’ın, kullarının her birinin amellerini dikkate alacağını ve mutlaka karşılık vereceğini vurgular. Bu bağlamda, adaletin temeli, Allah’ın ilahi iradesidir.
Yaratıldığı günden beri insan, sık sık adalet peşinde koşmuş ve hak arayan bir varlık olmuştur. İslam’la birlikte, Allah’ın adalet anlayışı, insanların kalplerine sükunet veren bir güce dönüşmüştür. “Doğrusu Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar, kendilerine zulmetmektelerdir” (10/Yunus 44) ayeti, insanın kendi davranışları sonucunda başına gelen talihsizliklerin, çoğunlukla kendi seçimlerinden kaynaklandığını ortaya koyar.
Her bir insanın, Allah’ın adaletinden nasıl istifade edeceği, kendi iradesi ve niyetlerine bağlıdır. Allah’ın adaleti, sadece dünya hayatına not düşmez; ahirette de her bir yaratılmışa hakkı olanı tamı tamına verecektir. Àyetlerde, “Her şeyin karşılığı verilmek üzere kıyamet gününde tartılacak” (21/Enbya 47) ifadesi, bu gerçeği bir kez daha pekiştirir.
Modern Hayatta Allah’ın Adaleti
Günümüzde insanlar, çoğu zaman adalet arayışına düşer. Çeşitli sosyal sorunlar, haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında, “Neden?” sorusu gündeme gelir. Allah’ın adaletine olan inancımız, bu gibi durumlarda içsel bir huzur sağlamaktadır. Unutulmamalıdır ki, Allah, her an her şeyi görüyor ve herkesin niyetini biliyor. Kuran’da, “Bu (ceza), ellerinizle (yapıp) takdim ettiğinizin karşılığıdır. Allah, kullarına karşı zalim değildir” (3/Âl-i İmran 182) ifadesi, insanın yaşadığı sıkıntıların ve zorlukların, kendi fiilleriyle bağlantılı olduğuna dikkat çeker.
Modern dünya, insanların değer yargılarında değişikliklere yol açmıştır. Fakat İslam, adaletin ve hakkaniyetin en üst düzeyde yaşanmasını teşvik eden bir öğreti sunar. Her bireyin yaşadığı çevrede, adalet anlayışını benimsemesi ve uygulaması önemlidir. Bu bağlamda, samimi bir niyetle yapılan her iyi amel, Allah’ın vaadi doğrultusunda karşılığını bulacak ve zulme uğramayacaktır.
Toplumlar, adalet ve huzur dolu bir yaşam sürmek istediklerinde, Allah’ın emirlerine ve O’nun adalet prensiplerine yakınlaşmalıdır. âyetlere hem şahsi hayatta hem de toplumsal ilişkilerde rehber olarak almak, huzurun ve adaletin kaynağını sunar. Bu, sadece bireylerin değil, tüm toplumların bir arada yaşamasını sağlayacak bir köprüdür.
Azap ve Adalet
Allah’ın adaleti, bunun yanında kendi iradesine karşı gelenlerden de asla vazgeçmez. Allah, zulmedenleri gördüğünde, hak eden bir cezayı vermekten kaçınmaz. “İnkar edenlere yanacağı ateşten başkası yoktur” (10/Yunus 4) ayeti, hakikatin bir diğer yüzünü gösterir. İnsanlar, Allah’a isyan ettiklerinde kendi hür iradeleriyle bu laneti çağırırlar. Allah, her zaman adaletin gereğini yerine getirecek ve kimseyi boş yere azap etmeyecektir.
Bir gün, kıyamet gününde herkes, yaptıklarının karşısına geçecek ve hangi duygularla karşılık göreceğini anlayacaktır. “Onlara, yaptıkları her şey karşısında yargılama yapılacak ve kimse zulme uğramayacak” (16/Nahl 111) âyeti, işlediğimiz her amelin izlerinin bırakılacağını hatırlatır. Burada, adaletin nasıl tecelli edeceğiyle ilgili bir bilgi verilmiş ve her insanın başına buyruk ve hür iradesine göre değerlendirileceği belirtilmiştir.
Allah, kullarına karşın zulmedici değildir. Bu çok önemli bir gerçektir ki, insanlar kendilerine zulmederler. Hem inanç hem de ameller açısından bu durum, insanları ya mutluluğa ya da hüsrana sürükler. Dolayısıyla, gerçek manada adalet ve huzur bulmak için Allah’a yönelmek ve kalp huzuru için O’na sığınmak elzemdir.
Dua ve Teslimiyet
İnsan, hayatı boyunca sıkıntılar çekebilir. Fakat dua, her dönemde insanı Allah’a yakınlaştıran bir köprüdür. Dua ettiğimizde, Allah’ın adaletinin tezahür edeceğinden ve her şeyin en güzel şekilde yerli yerine oturacağına olan itimat, insanın ruhunu besler. Dualar, her halükarda Allah’a yönelmenin ve teslimiyetin en güzel tezahürü olur. Allah, dua edenlerin seslerini işitmekte ve onların taleplerine cevap vermektedir. “Dua, insan kalbinin Allah’a açılan kapısıdır. Her bir kelimesinde O’na sığınır, O’ndan yardım isteriz” ifadesi, duanın önemini ve gerekliliğini vurgulamaktadır.
Hayatın zorlukları sırasında, insanın Allah’a yönelmesi ve O’ndan yardım istemesi, ruhsal bir tedavi anlamına gelir. Bu bağlamda, dua etmek, Allah’a olan güveni artırır ve manevi bir rahatlama sağlar. “Rabbimi kendime şahid kabul ederim; O, yanımdadır ve benimle beraberdir” inancı, yüreklere su serpen bir teselli kaynağıdır.
Manevi ve içsel huzuru sağlamak için, Allah’a olan bağlılığımızı artırmalı ve dua ile O’na olan yakınlığımızı hissetmeliyiz. Bu, adaletin ve huzurun kapılarını aralayacak ve kalplerimize sükunet verecektir.
Sonuç
Allah’ın adaleti, her zaman mutlak bir gerçektir. O, kullarına zulmetmeyen ve her birini adaletle muamele eden bir Rahman’dır. Günlük hayatımızda karşılaştığımız adaletsizlikler ve mağduriyetler, Allah’ın adaletine olan inancımızı pekiştirmelidir. Önemli olan, O’na yönelmek, kendi fiillerimizi sorgulamak ve her durumda O’nun adaletine sığınmaktır. Unutmayalım ki, “Her nefse, kazandıklarının karşılığı verilecektir” (2/Bakara 281). Bize düşen, bu gerçeği bilerek yaşamak ve aklımıza gelen her türlü sıkıntıyı, her türlü neşeyi O’na dua ile arzetmektir. Çünkü Allah, adaletiyle her zaman yanımızdadır ve dualarımıza icabet eder.