A’râf Suresi 143. Ayeti ve Anlamı

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

A’râf Suresi 143. Ayetinin Anlamı

A’râf Suresi, Kur’an-ı Kerim’in yedinci suresi olup, birçok peygamberin kıssalarını içermektedir. Bu surenin 143. ayeti, Hz. Musa’nın (a.s.) Allah ile olan konuşmasını ve Allah’ın tecelli etme olayını anlatan son derece önemli bir ayettir. Ayette, Hz. Musa (a.s.), belirlenen vakitte Allah ile buluşmak üzere geldiği sırada Rabbinden bir istekte bulunur:

“Rabbi! Kendini bana göster de sana bakayım!” der.

Allah Teâlâ, Musa’ya şu şekilde cevap verir: “Sen Beni asla göremezsin! Fakat şu dağa bak; eğer dağ yerinde durabilirse, sen de Beni görebilirsin.” Bu cevapla, ilahi bir tecrübe sunulmakta ve Allah’ın kudretine dikkat çekilmektedir. Ayet, aynı zamanda insanoğlunun aczini ve Allah’ı görme arzusunu ve bunun imkansızlığını ortaya koymaktadır.

Ayetin Tefsiri

A’râf Suresi’nin 143. ayeti, Hz. Musa’nın karşılaştığı bir ilahi tecrübeyi ifade etmektedir. Hz. Musa, Allah ile konuşma şerefiyle meşgul oldukça, onun kavuşma arzusuyla yanıp tutuşmaktadır. “Allah’ım, senin yüzünü görmek istiyorum” diyerek geçtiğimiz dünyadan çok daha yüksek bir mertebede bulunan bir yaratıcıyı görmek istemektedir. Bu isteği, Allah’ın Hz. Musa’ya olan yakınlığının bir nişanesi olarak yorumlanmaktadır.

Allah, Musa’ya bakması için bir dağ göstermekte ve “Eğer dağ bu tecelliye dayanırsa, sen de beni görebilirsin” buyurur. Bu, aslında bir imtihandır. Hz. Musa, ilahi tecellinin gücünü ve ona karşı olan sınırlılığını kavramaktadır. Dağa tecelli edince, dağ parçalanır ve Hz. Musa bayılarak düşer. Bu durum, insanoğlunun ilahi yaratana karşı olan acizliğini ve O’na yaklaşma isteğini sembolize etmektedir.

Hz. Musa bayıldıktan sonra kendine geldiğinde, “Rabbim! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, affına sığınarak sana yöneliyorum, sana iman edenlerin ilki de benim” diyerek Allah’a olan teslimiyetini ve bağlılığını dile getirir. Bu da gösteriyor ki, Hz. Musa, ilahi olanı görmek istemenin sınırlarını anlamış ve bu doğrultuda Rabbine son derece saygılı bir yaklaşımla, kulluk görevine devam etme kararlılığını sergilemiştir.

Ayetin İçerdiği Derin Anlamlar

A’râf Suresi 143. ayeti, genel anlamda insanın aslında ne kadar aciz bir varlık olduğunu gözler önüne sermektedir. İnsanlar zaman zaman, yaratana olan yakınlıklarını farklı şekilde arama eğilimindedir. Ancak bu ayet, yüceliği ve büyüklüğü karşısında insanın ne kadar sınırlı bir varlık olduğunu hatırlatmaktadır. Hz. Musa’nın talebi, ruhsal bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır ve Allah’ın bu talebe vermiş olduğu yanıt, insanoğlunun hislerini ve arayışlarını anlamada bize bir ışık tutmaktadır.

Ayetin başında yer alan “Sen Beni asla göremezsin!” ifadesi, Allah’ın yüceliğini simgeler. İnsanın görme yeteneklerinin ötesinde bir varlık olduğu, ancak varlıkların kudretini anlaması adına başka bir gözle bakması gerektiği ifade edilmektedir. Burada bir metafor olarak dağ kullanılır ki bu da, insanın yarsakları ve ihtişamı üzerine düşünmesini sağlayacak bir örnek teşkil etmektedir.

Bununla birlikte, “Bak, eğer dağ yerinde durabilirse” ifadesi, Allah’ın yaratma ve yok etme kudretinin insanlık için ne denli öneme sahip olduğunu simgelemektedir. Dağ, güçlü bir varlık olarak algılansa da, ilahi kudrette yok olmaktan kurtulamaz! Bu müthiş tecelli karşısında Hz. Musa’nın yaşadığı düşüş, tüm insanları sorgulatan bir derinlik taşımakta ve bu durum, kullardan birinin teslimiyetini ve Rabbine olan güvenini simgeleyen bir davranış olarak değerlendirilmektedir.

Manevi Dersler ve Uygulamalar

A’râf Suresi 143. ayeti, insanlara birtakım manevi dersler sunmaktadır. Öncelikle, burada insanın kendisi ile ilgili aczini bilmesi gerektiği mesajı verilmektedir. Yaratanla olan ilişkisinde, insanın merhamet ve bağlılık içerisinde hareket etmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Sadece kâinatta gördüğümüz fakat daha fazlasını arzuladığımız ilahi hakikate yaklaşma çabamız, aslında bizlerin bilgelik yolunda attığı bir adım olarak görülmelidir.

Ayrıca, Hz. Musa’nın dua ve itaatteki samimiyeti, biz insanlara büyük bir örnek teşkil etmektedir. Kulluk ve dua, Allah’a yaklaşmanın yollarıdır. Düşüncelerimizi, arzularımızı samimiyetle O’na iletmek, ruhsal bir dinginlik ve huzur getirecektir. Dua, her duygunun en güzel ifade şeklidir ve bu ayet, bizlere Rabbinin her maneviyatına, her yardım isteğine kulak verdiğini öğretir.

Son olarak, bu ayetle birlikte sabır, tevbe etme ve Allah’ın her şeye galip olduğuna dair inancımızı pekiştirmek önemlidir. Hz. Musa’nın Rabbiyle olan kavuşma isteği, inancımızı daha da güçlendirecek; sabır ve tevekkül anlayışımızı güçlendirecektir. Öyleyse, tesbih ve dua ile her zaman Rabbimizle olan yakınlığı korumalıyız.

Sonuç

A’râf Suresi 143. ayeti, sadece Hz. Musa’nın deneyimini değil, aynı zamanda insanoğlunun ilahi olanla olan sorunlarını ve yüceliğini anlamasında önemli bir kapı aralamaktadır. Bu ayet, bizlerin manevi derinliğimiz için bir rehber niteliğindedir. Dua ve kulluk yolu, insanı yüceltecek ve teslimiyet bilinci, ruhsal bir huzur bulmasına zemin hazırlayacaktır.

Scroll to Top