Bilenle Bilmeyen Bir Olur Mu? Kur’an’da Bilginin Değeri

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş

İnsanoğlu, bilgi ve cehalet arasında sürekli bir tercih yapmak durumundadır. Kur’an-ı Kerim’de vurgulanan önemli konulardan biri de bu bilgidir. “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” (Zümer, 39/9) ayeti, bilgi ve cehaletin sonuçlarının ne kadar farklı olduğunu ortaya koyar. Bu yazıda, bu ayetin anlamı üzerinde durarak, bilenlerin kiymetinin ve bilginin hayatımıza nasıl yön verdiğinin altını çizeceğiz.

Ayetin Tefsiri

Zümer suresinin 8. ve 9. ayetleri, insanın başına gelen sıkıntılar karşısındaki tutumunu ele alır. Ayette, bir insanın zorlukla karşılaştığında Allah’a yönelip dua etmesi, ardından bu sıkıntı geçtiğinde O’nu unutarak nankörlük etmesi eleştirilmektedir. Bu durumda, bu kişi geçmişteki kalp gözünü açan dualarını unutur ve Allah’a ortak koşmaya kadar varabilir. Bu durum, bilgilerin sağlıklı bir şekilde özümsenmediğinde ne hale geleceğini gösterir.

İkinci kısımda ise gerçek bir mümin tasvir edilir. Bu mümin, her an Allah’ı zikreden, ibadet eden ve O’na olan bağlılığını koruyan, ahireti düşünerek yaşayan kişidir. Bu iki insan tipi arasındaki fark, bilgi ve cehaletin getirdiği sonuçları net bir şekilde ortaya koyar. Buradan anlıyoruz ki, bilgi, insanı terbiye eden ve doğru bir yaşam sürmesinde ona yardımcı olan bir unsurdur.

Bilgi ve İman İlişkisi

İslami eğitimin temel taşlarından biri de ilimdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde, “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır” diyerek bilginin önemini vurgulamıştır. Müslüman, dinini ve dünyasını bilmeden yaşamakta olduğu için birçok sorunla karşılaşması kaçınılmazdır. Kişinin kendi hayatı, inançları ve çevresi hakkındaki bilgisi, onu başarılı kılacak ve sorunlarına çözüm bulmasında yardımcı olacaktır.

Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde ilmin, aklın ve bilginin üstünde durulması, Allah’a gerçek anlamda kulluk edebilmenin yegane yolu olarak gösterilmektedir. Bir insan, Allah’ın iradesini, kelamını ve yarattıklarını anlayabiliyorsa, bunu yaparken de kendi nefsi ve heva gibi duygularını tanıyorsa, o zaman bu insan gerçek bir bilge olarak nitelendirilir.

Bilginin Hayatımızdaki Yeri

Bilen ve bilmeyen arasında kurulan bu zıtlık, yaşadığımız dünyada ne denli önemlidir. Kişi, yaşadığı deneyimlerden, gözlemlerinden ve yazılanlardan aldığı bilgilerle kendisini geliştirir; bunun sonucunda kendine ve başkalarına karşı sorumlulukları hakkında farkındalık kazanır. Bilgi, sadece kitaplardan öğrenilen bir şey değildir; kişinin çevresindeki insanlarla olan ilişkilerinde, yaşam alanında da gelişim gösterir.

Çevremizdeki olaylara duyarsız kalmak, bir noktadan sonra insanı düşündürmekten alıkoyar. Bilen bir insan, yaşadığı toplumun sorunlarına daha duyarlıdır. Bu bilgi, onu daha bilinçli bir birey haline getirir. Dolayısıyla, bilinçli bir yaşam sürmek isteyen her Müslümanın, ilmi öğrenme yolunda adımlar atması gerekmektedir. Bu yönüyle eğitim hayatımızda sadece dini bilgiler değil, aynı zamanda sosyal bilgiler, tarih ve bilim gibi farklı alanlara da yönelmeliyiz.

Bilgi ve Huzur

Bilgi sahibi olmak, insanın kalbinde bir ferahlama yaratır. Çünkü insan, neyi bilirse o kadar güvenli adımlar atar. Rahatça karar verme yetisi kazanır. Huzur, kalbin dinginliğidir; bilginin aşıladığı bir dinginliktir. İnsan bilgisi ile kendisini geliştirdiğinde, çevresinde daha iyi hale gelecek ve huzurlu bir yaşam sürdürebilecektir.

Bu nedenle, Allah’a yaklaşmanın yollarından biri de ilim sahibi olmaktan geçmektedir. Bilgi, insanı manevi olarak geliştiren, kalpten geçmekte olan endişelerin bertaraf edilmesinde etkili olan bir unsurdur. Allah’ı tanımak ve O’na yaklaşmak için öncelikle O’nun yarattığı evrenin ve insanın mahiyetini iyi anlamak, bilmek gerekmektedir. Bu bilgilerle insanlar, Allah’ın varlığı ve birliği hakkında daha derin bir kavrayışa sahip olurlar.

Sonuç

“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” sorusuna verilecek en güzel yanıt, bilginin hayatımızdaki yerinin önemini vurgulamaktır. Bilgi sahibi olmak, insanı hayatta daha başarılı kılar; sorunları çözme ve hedeflerine ulaşma konusunda ona yardımcı olur. Bu anlamda Kur’an-ı Kerim bizleri sürekli olarak ilim öğrenmeye, cehaletten kaçınmaya davet etmektedir.

Her bir Müslüman, ilim öğrenme yolculuğuna çıkmalı; ne bilirse bilsin, bunu artırma çabası içinde olmalıdır. Bilgi ve hikmet, yalnızca bireysel bir kazanç değil; aynı zamanda toplumun da gelişiminde büyük bir rol oynamaktadır. Zira, milletlerin geleceği bilgiyle şekillenir. Bu bağlamda, din öğretisi ve akıl yolunun bir araya geldiği noktada, insanın karanlıklardan kurtulması ve aydınlığa ulaşması mümkün olacaktır.

Dolayısıyla, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in emirleri doğrultusunda, bilgiyi öğrenmeli ve hayatımızda yer açmalıyız. Zira ancak bu şekilde, hem bireysel huzurumuzu sağlarız hem de toplumumuzun manevi ve sosyal yapısına katkıda bulunuruz.

Scroll to Top