Dünya 7 Günde Yaratıldı mı? Kur’an’daki İfadelere Göre

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş

Allah’ın yaratıcılığı hakkında konuştuğumuzda, aklımıza gelen ilk sorulardan biri, dünya nın ne kadar sürede yaratıldığıdır. İslam inancına göre, bu evrenin varoluşu, Allah’ın irade ve kudretiyle gerçekleşmiştir. Kur’an-ı Kerim’de, özellikle A’raf Suresi’nde dünya ve göklerin altı günde yaratıldığı bildirilmektedir. Ancak burada ‘gün’ kelimesinin ne anlama geldiği üzerinde durmak, evrenin yaratılışına dair daha derin bir anlayış geliştirmemize yardımcı olacaktır.

A’raf Suresi’nde Yaratılış Süreci

A’raf Suresi 54. ayetinde, “Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan ve Arş’a kurulan…” ifadeleri yer almaktadır. Bu ayette geçen ‘gün’ kelimesi, bizim bildiğimiz 24 saatten oluşan bir zaman dilimini mi ifade ediyor? Hayır, İslam teolojisine göre, burada anlatılmak istenen, bir zaman dilimi değil, Allah’ın kudretinin ve hikmetinin bir ifadesidir.

Kur’an’ın başka ayetlerinde de Allah’ın bir günü, insanın hesabına göre bin yıl olarak tanıttığını görüyoruz. Bu bağlamda, A’raf Suresi 54. ayetteki altı gün, insan algısına göre değil, Allah’ın yaratma iradesinin bir tecellisi olarak değerlendirilmelidir. Bu durum, zamanın Allah katında ne denli farklı bir boyut olduğunu göstermektedir.

Burada, ‘gün’ kelimesinin an veya devir olarak algılaması gerektiği vurgulanmakta. Modern bilimle de uyumlu bir şekilde, bu altı gün, her biri belirli evreleri ifade edebilir ve bu evreler, evrenin yaratılışındaki aşamaları temsil eder.

Altı Gün ve Hikmeti

İslam âlimleri, Allah’ın evreni altı günde yaratmasının bazı hikmetleri olduğunu belirtmektedir. Bunlardan biri, yaratılışın bir düzen içinde ve aşamalı olarak gerçekleşmesidir. Yani, birbirini takip eden aşamalar sayesinde, evrenin karmaşık yapısı ve işleyişi daha anlamlı ve düzenli bir hale gelmiştir. Her şeyin bir yaratılış hikmeti olduğunu düşünmek, inancımızı güçlendirmektedir.

Fahreddin er-Râzî gibi büyük İslam âlimleri, Allah’ın her şeyi bir defada yaratmaya gücü yetmesine rağmen, evrendeki sürekliliğin ve düzenin sağlanması için aşamalı bir yaratılış sürecini tercih ettiğini ifade etmişlerdir. Bu, hem Allah’ın sınırsız kudretini hem de hikmetini gösteren bir durumdur.

Ayrıca, burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta, yaratılış sürecinin yaratılanların sorumluluklarını da kapsadığıdır. İnsan, bu evrendeki varlığı ve Allah’a olan ibadetiyle, yaratılışın bir parçasıdır. Bu nedenle Allah’a kulluk, ona olan bağlılığın bir yansımasıdır.

Gökler ve Yerin Yaratılması

Kur’an’da, gökler ve yerin yaratılışıyla ilgili ayetler, Allah’ın kudretinin bir göstergesi olarak öne çıkmaktadır. O’nun yarattığı her şey, mükemmel bir denge içindedir. Yaratılışın sırasına baktığımızda, önce göklerin sonra yerin yaratılmasının hikmetli bir düzen olduğunu kabul edebiliriz. Bu ayrım, insanın evrendeki yerini ve sorumluluğunu anlamasına yardımcı olur.

Kainatın yaratılışıyla ilgili kulak verilmesi gereken bir diğer husus ise, yaratmanın sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda yönetmektir. Allah, yarattığı evrende her şeyi bir düzen ve nizam içinde tutma özelliğine sahiptir. Bu, Allah’ın ‘halk’ ve ’emir’ konusundaki kudretini de ifade eder. Yani yarattığı her şey, onun emirlerine tabidir.

Bu tanıma göre, ‘yaratmak’ ve ’emretmek’ sadece Allah’a mahsustur. Dolayısıyla, her şey, Allah’ın irade ve bilgisi çerçevesinde oluşmaktadır. Bu anlayış, biz insanlara Allah’ın kudretine ve hikmetine olan inancımızı pekiştirmektedir.

Yaratılışın Anlamı ve Günlük Hayata Yansımaları

Günlük yaşamda, bu yaratılışın anlamını kavrayarak, farklı bir perspektiften bakmak önemlidir. Allah’ın yarattığı evreni ve varlıkları anlamak, yalnızca dini bir yükümlülük değil; aynı zamanda bir görevdir. Bu görev, insanları Allah’a yakınlaştırma, ibadet etme ve başkalarına fayda sağlama çabasını içermektedir.

Maneviyatın güçlenmesi için, evrenin yaratılışındaki hikmetleri düşünmek, insanı kendine getirecek bir derinliğe yönlendirir. Ayrıca, her bir varlığın yaratılışındaki hikmetleri anlamak, insanın yaşam kalitesini artırır. Bu nedenle, her gün yaratılışın önemini hatırlamak ve bu farkındalıkla yaşamak, manevi bir sorumluluk teşkil eder.

Sonuç olarak, dünya ve göklerin yaratılışı, altı günde gerçekleşti kısmı, yalnızca matematiksel bir ölçüm değildir. Bu, Allah’ın kudretinin, hikmetinin ve iradesinin bir yansıması olarak alınmalıdır. Bu konuyu anlamak, bize hayatımızda önemli dersler verirken, ibadetlerimizi ve Allah ile olan ilişkilerimizi de güçlendirmektedir.

Sonuç

Dolayısıyla, Allah dünya ve gökleri altı günde yaratmış olabilir, ancak bu ‘günün’ evrensel anlamı, yalnızca fiziksel bir ölçüm değil, aynı zamanda bir hikmet ve hidayet kaynağıdır. Bu bilgi, manevi ve psikolojik olarak insanı güçlendirir, huzur ve ilham kaynağı olur. Yaratılışın her döneminde, Allah’a olan bağlılığımızı artırmalı ve O’na olan teslimiyetimizi yaşamımızın her alanında yansıtmalıyız. Unutmayalım ki, evrenin yaratılışındaki bu sır, insanla Allah arasındaki ilişkide köklü değişiklikler ve dönüşümler meydana getirebilir. Rahman ve Rahim olan Allah’a hamd olsun, bizi kendi ikramıyla kuşatmıştır. O’nun merhameti ve hikmeti daima üzerimizde olsun.

Scroll to Top