Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Giriş: Dina Ayrılmanın Tehlikeleri
İslam, insanları bir araya getiren bir din olarak kendini kabul ettirmiştir. Ancak zamanla, dinin özünü anlamada ve yorumlamada farklılıklar ortaya çıkmış, bu da mezheplerin doğmasına zemin hazırlamıştır. Enam suresi 159. ayeti, bu noktada önemli bir uyarı niteliğindedir. Bu ayet, dinlerini parçalayarak gruplara ayrılanlarla iletişim kurmamanın gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, mezheplere ayrılmanın yaratacağı toplumsal ve manevi sorunlar üzerinde durmak elzemdir.
Ayetteki “Dinlerini parça parça edip guruplara ayıranlarla artık senin hiçbir ilişkin yoktur” ifadesi, sadece tarihsel bir referans değil, aynı zamanda bizlere günümüzdeki mezheplerin ayrımcılığının risklerini hatırlatmaktadır. Bir mümin olarak, Allah’ın dinine yaklaşmak için çaba gösterirken, dinin özünden sapmadan ve mezheplerin getirmiş olduğu bölünmelere kapılmamamız gerektiği açıkça ifade edilmektedir.
Enam Suresi 159: Ayetin Anlamı ve Tefsirleri
Enam suresi 159. ayetinin meali şöyledir: “(Resulüm!) Dinlerini parça parça edip guruplara ayıranlarla artık senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yapmakta oldukları şeyleri haber verecektir.” Bu ayetin farklı tefsirleri, mezhep tartışmalarının zeminini daha da aydınlatmaktadır. İbn Abbas, ayetin muhataplarını Hz. Muhammed’in (asm) geldiği dönemdeki Yahudi ve Hristiyan toplulukları olarak yorumlamıştır. Bu topluluklar, dinlerini bölerek kendi içlerinde tartışmalara girmiş ve bu durum, inançlarının özünü zayıflatmıştır.
Çeşitli tefsirlerde ifade edildiği üzere, bu ayette belirtilen gruplar yalnızca geçmişe ait bir durum değil; günümüzde de benzer davranışları sergileyen Müslümanların varlığı dikkat çekmektedir. Zira, farklı mezheplere mensup bireyler arasında var olan tutumlar ve davranışlar, dinin merkezine oturması gereken birlikteliği tehdit etmekte ve iman kardeşliğimizi zayıflatmaktadır. Dolayısıyla, bu ayet günümüz Müslümanlarına derin bir mesaj içermektedir.
Hâlbuki, İslam dünyasında, sahabe döneminden itibaren ayetlerin ve hadislerin farklılığı üzerine yapılan çeşitli yorumlar, ibadet ediş ve anlayış farklılıkları gibi konular, asla ayrışma sebebi olmamalıdır. Dinî bir ayrımcılığın tehlikelerini göz önünde bulundurmak, tüm müslüman dalgalarına düşen bir sorumluluktur. Bu noktada, önemli olan; Kur’an’ın ve sünnetin ışığında, birbirini anlamaya yönelik bir yaklaşım sergilemektir.
Maneviyatımızı Güçlendiren Birliktelik
Mezhepler arası tartışmaların yoğunlarda olduğu bu dönemde, manevi birliğimizin önemini bir kez daha vurgulamak gerekmektedir. İslamiyet, bireysel ve toplumsal huzurun teminatını sunacak bir öğreti olarak karşımıza çıkarken; bu öğretiyi en iyi şekilde anlayıp uygulamak, biz Müslümanların görevidir. Birlikte hareket etmenin, dayanışma göstermenin ve kardeşlik duygusunu pekiştirmenin ne denli hayati önem taşıdığını unutmamalıyız.
Ayette belirtilen dinlerini parça parça edip guruplara ayıranlar, dinin özünden sapmış ve sadece kendi kavramlarını yücelten bir yaklaşım sergilemiştir. Bu tutum, Müslümanlar arasında kibir ve gurur gibi olumsuz duyguları artırmıştır. Kardeşlik bağlarımızı zayıflatan bu tutumlardan kaçınmalıyız. Bunun yerine, diğer mezhepleri anlamaya çalışmalı ve farklı düşüncelere sahip insanlar arasındaki konuşmayı teşvik etmeliyiz.
Bir araya gelerek dinin özünü anlatmak, ibadet merkezli yaşayan insanların birbirlerine daha yakın olmasına vesile olacak ve ümmet bilincini pekiştirecektir. İlgili desteği ve birlikteliği sağlamak, inanç bakımından eksiklik yaşayan bireylerin yeniden ruhsal huzura kavuşmasına da yardımcı olabilecektir.
Toplumsal Barış ve Dini Birlikteliğimizin Önemi
Birlikte hareket etmenin, sosyal barışı tesis etmede oynayacağı rolü de göz önünde bulundurmalıyız. Mezheplere ayrılmamak; bilakis, İslam’ı anlamak ve toplumda birlik ve beraberliği sağlamak için önemli bir adımdır. Bu noktada, ahlaki değerlerimizi ve Kur’an’ın hükümlerini kendimize rehber edinmeli, yaşantımızda uygulayarak topluma örnek olmalıyız.
Günümüzde, farklı mezhepler arasındaki gerginliğin arttığı bir ortamda, birlikte yaşama kültürünü güçlendirmek, insanları birbirine yakınlaştırmak ve toplumda kardeşlik duygularını pekiştirmek, hepimizin ortak sorumluluğudur. Değişik icraatlar gerçekleştirebilir, sevgi ve saygı çerçevesinde bazı çalışmalar yaparak, bu bağlamda sosyal dayanışmayı artırabiliriz.
Bu perspektiften bakıldığında, mezheplere ayrılmak, sadece birey olarak değil, toplumsal bir yapı olarak da zafiyetler sinneleyen bir durum olarak karşımıza çıkar. O halde, her birimizin, Peygamber Efendimiz’in (asm) bizlere öğrettiği gibi, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi ve toplumsal barışa katkıda bulunmaya yönelik çabalar göstermesi gerekmektedir.
Sonuç: İslam’da Birlik ve Kardeşlik
Sonuç olarak, Enam suresi 159. ayeti, birkaç alt anlamla birlikte farklı bir perspektif sunarak bizlere önemli mesajlar iletmektedir. Gerçek İslam’ı anlamak ve yaşamaya çalışmak, bireyler arasında sevgi, kardeşlik ve saygı duyulan bir ortam oluşturmak temelidir. Farklı mezhepler arasında oluşan kutuplaşma, İslam’ı yaşamaktan uzaklaştıran bir etken olacaktır. Bu nedenle, her müminin yükümlülüğü; kendi anlayışından bağımsız olarak, bu ayrılıklara düşmemeye özen göstermektir.
Bununla, hem bireysel hem kolektif manevi açıdan daha güçlü bir İslam topluluğu oluşturacak ve dinimizin özündeki birlikteliği pekiştirmiş olacağız. Unutmayalım ki; Allah Teâlâ bizlere bütün insanlığa örnek olacak bir din buyurmuştur ve bizler bu dinin mensupları olarak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.