En’âm Sûresi 122. Ayeti ve Anlamı

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş

Kur’an-ı Kerim, insanlığa rehberlik eden, hayatın her alanına yönelik öğütler sunan kutsal bir kitap. Bu Bağlamda En’âm Sûresi, Müslümanların inanç esaslarını pekiştiren ve Allah’ın birliğini en güzel şekilde ifade eden bir hutbe gibidir. 122. ayeti ise bu surenin derin bir anlamını taşımaktadır. Bu yazıda, En’âm Sûresi 122. ayetini, tarihsel arka planını, tefsirini ve günümüzdeki nesillere sağladığı öğütleri ele alacağız.

Ayetin Anlamı ve Tefsiri

En’âm Sûresi 122. ayetinde Allah, küfür içinde olmakla mânen ölü olan birinin, iman ve ilimle diriltilen birine benzetilmesini anlatmaktadır. Ayetin meali şöyledir:

“Küfür içinde olmakla mânen ölü iken imanla dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir nûr verdiğimiz kişi, asla çıkamayacak şekilde inkâr karanlıkları içinde bocalayıp duran kimse gibi olur mu hiç? Olmaz ama, kâfirlere yaptıkları işler işte böyle süslü püslü görünür.”

Ayet, iman eden bir insanın toplum içinde bir ışık gibi yürüyebileceğini; oysa inkâr içinde olanların karanlıklarda kalacağını ifade eder. Bu durum, insanın manevi haliyle doğrudan ilişkilidir. İman, insanı içsel bir aydınlığa, aydınlık bir yola sevk ederken, inkâr karanlığı, cehaleti ve ruhsal bir ölü halini simgeler.

Tarihsel Bağlam

En’âm Sûresi Mekke döneminde indirilmiştir ve bu dönemde Müslümanlar büyük zorluklarla karşılaşmaktaydılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e karşı düşmanlık, zulüm ve engelleme faaliyetleri yoğunlaşmıştı. İşte bu ortamda, yukarıdaki ayet, bir hope olarak inen Müslümanlara, kuşatıcı merhameti ve ışığı temsil eden iman ile, karanlıkların içinde sıkışıp kalan kâfirlere olan tezatı anlatmaktadır.

Bu ayet, bir olay sırasında inmiştir. İslam’ın bir özeti -yiğit bir emir olarak- Hamza’nın, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) namaz kılarken maruz kaldığı bir hakarete karşı verdiği tepkiyle doğrudan ilişkilidir. Hamza, o esnada îman ettiğini söyleyerek, gerçeklerin ne kadar derin olduğunu vurgulamıştır. Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda, ayetin gönderdiği mesajın, itirazlara karşı ve kalıcı bir ışık olarak kâfirleri uyarma amacı taşıdığı anlaşılacaktır.

Ayetin Temel Mesajı

En’âm Sûresi 122. ayetinin verdiği temel mesaj; iman ile diriliş, inkâr ile ölüm arasındaki karşıtlıktır. İman, insanı hayata bağlayacak, ona bir yön verecek bir unsurdur. Bu ayet, Müslümanlara şu bilinçte olmalarını hatırlatır: İman ettikleri takdirde insanlar arasında yürüyebilecekleri bir nur ile donanmışlardır. İman, insana yön, reis ve güç verirken, inkâr içinde olanlar karanlıklarda kaybolup gider. Bu noktada, Allah’ın rahmeti, sadece müminlere değil, inkar edenlere de sunulmuş ancak bu sunumdan faydalanmamaları onları daha da karanlık bir yola sürüklemiştir.

Ayrıca, bu ayet, insanlara eylemlerinin sonuçlarının ne kadar önemli olduğunu hatırlatır. Kâfirlerin işlerinin kendilerine süslü görünmesi, onlara verilen bir ceza olabileceği gibi, Allah’ın adaletinin bir yansımasıdır. Çünkü insanlar, eylemlerinin sonuçlarını yaşayarak öğrenirler. Bu ayet, günümüz Müslümanlarına, iman ve ilmin önemini bir kez daha vurgulamaktadır. İman ile yapılan her eylem, insanı aydınlatacak ve ona kurtuluş yolları sunacaktır. Oysa inkâr halindeki bir insan, ne denli zahmetle yaşasa da karanlıkta kaybolmaya mahkumdur.

İkili Kutuplaşma: İman ve Küfür

Kuran’da sürekli iki türlü insan ve durumu tekrarlayan bir anlatım söz konusudur: İman edenler ve inkâr edenler. Bu ikili kutuplaşma, insanın hayatındaki seçimlerin önemini bir kez daha gözler önüne serer. İman eden insanlar, hayatın her alanında doğru yolda yürürken, inkâr edenler eksiklik içinde bocalar. İman, bireyi sadece Allah’a yöneltmekle kalmaz, aynı zamanda topluma da pozitif etkiler sağlar. Dini ve ahlaki kural ve düzenlerle hayatına yön veren bir insan, çevresine de örnek olur; böylece toplumda olumlu bir değişim başlatabilir.

Diğer taraftan, ateist veya inkârcı olan insanlar, genellikle hayatlarını geçici hazlar ve bireysel çıkarlara göre düzenlerler. Bu durum, toplumda sorunların artmasına, huzuru bozan davranışların yaygınlaşmasına neden olur. Kısaca, En’âm Sûresi 122. ayeti, inanç ve yaşam zıtlığının ne denli önemli olduğunu ve insanları nelerin beklediğini bir kez daha hatırlatmaktadır.

Sonuç

En’âm Sûresi 122. ayeti, yüreklerimize derin anlamlar kazandıran ve içsel bir yönelişin önemini vurgulayan bir ifade taşımaktadır. İmanla dirilmek, insanın manevi huzurunu ve hayatına anlam katacak bir unsurdur. Müslümanlar olarak, hayatımızı yönlendiren Kur’an’ın ışığını takip etmek, doğru yolda yürümek ve başkalarına da bu yolu göstermekle mükellefiz.

Bütün bu tartışmalardan anlaşılan bir başka gerçek de, insanın seçimleriyle hayatının seyrini değiştirebileceğidir. İman edenler, her türlü zorlukta bile içsel huzuru bulacak, kibirden, tarizlerden uzak durarak sadece Allah’ın rızasını kazanma yolundaki azimlerini gösterebilecektir. Tüm bu nedenle, iman edenlerin ışığıyla yürümek, bu dünyada ve ahirette mutluluğun anahtarıdır. Allah, bizleri doğru yolda yürüyenlerden eylesin. Amin.

Scroll to Top