Gözleri Vardır Görmezler Ayeti Üzerine Derinlemesine İnceleme

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş

Kur’an-ı Kerim, insan ve cinlerin yaratıcısı olan Allah’ın iradesine işaret eden birçok ayet barındırmaktadır. Bu ayetlerden biri olan A’râf Suresinin 179. ayeti, insanları ve cinleri düşündüren önemli bir ifade içerir: “Andolsun ki, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, ama hakikati anlamazlar; gözleri vardır, ama görmezler; kulakları vardır, ama işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.” (A’râf, 7/179) Bu ayet, insanlara verilen akıl, idrak, görme ve işitme gibi yeteneklerin amacına uygun kullanılmadığında nasıl bir akıbetle karşılaşacağımızı anlatmaktadır.

Ayetin Ayrıca Anlamı ve Önemi

Bu ayetin düzgün bir şekilde anlaşılması, insanların manevi yolculukları açısından kritik bir öneme sahiptir. “Kalpleri vardır, ama anlamazlar” ifadesi, insanların en temel işleri olan düşünme eylemini nasıl ihmal ettiğini vurgular. Burada dikkat edilecek husus, bu yeteneklerin sadece fiziksel varlıklar olarak değil, manevi anlamda da ne kadar önemli olduğudur. Kalp, hakikatin ve gerçeğin anlaşılması için en temel organ olarak kabul edilir. Manevi bir bakış açısıyla bu, Allah’a olan bağın ve itaatin bir göstergesidir.

“Gözleri vardır, ama görmezler” ifadesi, basiretle görmeyi değil, fiziksel olarak görmeyi ifade eder. Kişi, gözleriyle her şeyi takip edebilmesine rağmen, gerçekleri görmüyor ve ibret almıyor olabilir. Bu durum, kişinin yalnızca maddi şeylere odaklanarak manevi gerçekleri göz ardı etmesiyle ilgilidir. Bu bağlamda, gözlerimiz yalnızca dış dünyayı değil, aynı zamanda iç dünyamızı da değerlendirmelidir. İçsel yolculuğumuz, dışsal yolculuğumuzun ne kadar değerli olduğunu belirler.

Ayetin son kısmındaki “Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapıktırlar” ifadesi, insanların ahlaki ve dini değerlerden yoksun olmaları durumunda nasıl bir düşüş yaşayabileceklerine dair bir uyarıdır. Hayvanlar, içgüdüsel olarak yaşamlarına devam ederken, insanın iradesinin ve aklının olması, onu daha yüksek bir varlık yapar. Ancak bu yeteneklerin kötüye kullanılması, kişiyi hayvan seviyesine düşürebilir.

Manevi Soğukluk ve Gafil Olmanın Sonuçları

Manevi soğukluk, kişinin Rabbine olan bağlılığını zayıflatırken, gaflet içinde yaşamak da kişinin ruhsal zenginliğini kaybetmesine neden olur. İnsanoğlunun, manevi derinliklere inmeden yüzeysel bir yaşam sürmesi, başına zorlu durumlar getirebilir. Gaflet içinde olan kimseler, sadece dışsal duyularıyla yaşamlarını sürdürdükleri için, ruhsal yolculuklarını asla gerçekleştiremezler.

Bu durum, kişinin manevi dünyasındaki boşluğun sonucu olarak, ruhsal sıkıntılar ortaya çıkmasına sebep olur. Dışsal duyulara, yani gördüğü ve duyduğu şeylere bağlı yaşam süren bireyler, derin anlamlar taşımayan bir yaşam sürerler. Bu, aynı zamanda ahlaki bir çöküşü de beraberinde getirir. Çünkü akıl ve kalp, insanın doğru kararlar vermesi, doğru yolda ilerlemesi için en önemli unsur olmalıdır.

Ayetin vurguladığı bu durumu, kendimizi sorgulamamız gerektiğini hatırlatarak değerlendirebiliriz. Gerçekten de gözlerimizi, kulaklarımızı ve aklımızı doğru kullanıyor muyuz? İyilik ve güzellik yolunda ilerlerken, Bize verilmiş bu yeteneklerin ne denli kıymetli olduğunu unutmamalıyız. Manevi olarak körleşmek ve sağırlaşmak, insanın gerçek mutluluğunu ve huzurunu kaybetmesine sebep olur.

Okuma Anlayışı ve Duyuların Kullandığı Anlamlar

Kur’an, insanların ve cinlerin Allah’tan gelen mesajları duyması, anlaması ve tatbik etmesi amacıyla yaratıldığını hatırlatır. “Kalpleri var ama anlamazlar; gözleri var ama görmezler; kulakları var ama işitmezler” derken, belirli bir mesaj ve uyarı iletir. Kişinin bu ayette ifade edilen duyularını nasıl kullandığı, ona kazandırdığı manevi etkinliklerin ne olacağını belirler.

Her bireyin, hayatında farklı engeller bulunmaktadır ve bu engeller, doğru düşünebilme yahut doğru kararlar verebilme yeteneklerini zayıflatabilir. Eğitimden, çevresel faktörlere kadar birçok unsur, insanları etkileyen unsurlar arasında yer alır. Önemli olan, bu unsurların farkında olmak ve bilinçli bir yaşam sürmektir.

Bu ayet, aslında bireylerin kendi içsel varlıkları ile gerçekleştirilmiş bir iletişim olarak düşünülebilir. Eğer tembellik ve gaflet içerisinde yaşıyorsak, kendimize ait olan bu potansiyeli kaybediyoruz demektir. İşte bu sebeple, maddi ve manevi anlamda hedeflerimizi gözden geçirmeli, ruhsal gelişim yolunda kararlı bir adım atmalıyız.

Sonuç ve Kapanış

Gözleri, kulakları ve kalpleri olan fakat bunları doğru bir şekilde; yani içsel bir değerlendirme ile kullanmayanların akıbeti, elbette oldukça karamsar bir hal alacaktır. Bu bağlamda, A’râf Suresinin 179. ayeti, sadece bir uyarının ötesinde, gerçek bir rehberlik sunmaktadır. Bize, manevi olarak gelişme ve iç dünyamızı besleme konusunda bir sorumluluk yüklemektedir.

Dolayısıyla, “gözleri vardır görmezler” ayeti, okurlarına derin bir şekilde düşünmeleri, kendilerini sorgulamaları ve ruhsal olarak bir yol haritası belirlemeleri konusunda bir hatırlatmadır. Manevi yolculuğumuzda ilerlerken, aklın ve kalbin doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini asla unutmamalıyız. Allah hepimizi, akıl ve basiret ile dolup taşan bir hayat geçirmeye muvaffak kılsın. Amin.

Scroll to Top