İsrâ Sûresi 37. Ayetin Derin Anlamı

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

İsrâ Sûresi 37. Ayeti ve Önemi

İsrâ Sûresi, Kur’an-ı Kerim’in 17. sûresi olup, Mekke döneminde indirilmiştir. Adını, “gece yürütme” anlamına gelen إسْرَاء kelimesinden alır ve bu ayette, Allah tarafından Resûlullah (s.a.s.)’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi gibi büyük bir mucizeyi konu alır. İsrâ Sûresi, birçok önemli ahlaki ve dini ilkeleri içine alan bir metin olarak, İslam dininin temel esaslarını da ortaya koymaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in 37. ayeti şu şekilde geçmektedir: “وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا”. Bu ayet, insanın kendini büyütme ve kibirlenme arzusunun ne denli boş bir hayal olduğunu vurgular. Allah, bu ayetle insanlara alçakgönüllü olmalarını ve yeryüzünde böbürlenmemelerini emretmektedir. Zira, ne kadar kibirli olursa olsun, insanlar yerin altını delip geçemez veya dağların yüksekliğine erişemezler.

İslami Öğretiler ve Tevazu

İsrâ Sûresi 37. ayetin öğrettiği bir diğer önemli husus, tevazunun değeridir. İnsan, kendi güç ve yeteneklerini gerçekte ne kadar büyük görse de, Allah’ın kudreti karşısında her biri aciz ve zayıftır. Kibir, insanı cehalete sürükleyen bir hastalıktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), kibirlenen kimselerin ahirette büyük bir azaba uğrayacaklarını belirtir. Bu nedenle, yüksek dağlarla ya da yeryüzü ile olan kıyaslamalar, insanın kibirli davranışlarını alaycı bir dille eleştirmektedir.

Kibir, insanı sadece Allah’a karşı değil, aynı zamanda topluma ve kendi benliğine de zarar verir. Müslüman, her daim alçakgönüllü olmalı, başkalarını küçümsemekten kaçınmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez” buyurarak kibirin ne denli tehlikeli bir tutum olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda, insanın kendi varlığını tanıması ve Allah’a karşı olan acziyetini kabul etmesi, gerçek bir mümin olmanın gerekliliğidir.

Kibir ve Nefsi Terbiye Etmenin Yolları

İsrâ Sûresi 37. ayetinin bir başka mesajı da nefsin terbiye edilmesidir. Kibri terbiye etmenin yolu, kendimizle barışık ve sade bir yaşam sürmektir. Sırrı Sakatî gibi büyüklerin nasihatlerine kulak vererek, dünya hayatında aldatıcı zevklere kapılmamayı öğrenmeliyiz. “Dünyaya pek dayanma; Allah ile arandaki bağı koparırsın.” sözü, bu konuda dikkat edilmesi gereken bir gerçeği ifade eder.

Kibir, insanın ruhunu zehirler; bunun yerine tevazu, insanı büyütür. İnsanın kalbinde tahta oturmuş bir kibir duygusunu çürütebilmek için, humility yani alçakgönüllülük üzerinde yoğunlaşmalı ve günlük yaşamımızda bu bilinci uygulamalıyız. İnsanlar arasında eşitlik, dostluk ve anlayış oluşturmak, tevazuyla mümkündür. Örneğin, her insanın yetenekleri ve güçlü yanları vardır; bu nedenle kişinin kendisini başkalarından üstün görmesi bir yanılgıdır.

Küçültücü Davranışların Zararları

İsrâ Sûresi 37. ayet, toplumda kibirli bir tutum sergileyenlerin başlarına gelebilecek felaketleri de hatırlatır. Kibir, insanı düşmanlığa ve kırgınlığa sürükleyebilir. Başkalarına tepeden bakarak dünyayı yalnızca kendi penceresinden görmek, insanlar arası ilişkilere zarar verir ve toplumdaki sosyal barışı bozabilir. İnsanın doğasındaki zaaflar, kibirle birleşince daha da büyür. Böylece, insanlar arasında ayrımcılık ve çatışmalar ortaya çıkabilir.

Peygamberimiz (s.a.s.), kibirli bir adamın başına gelen durumu şöyle anlatmıştır: “Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam, güzel elbisesini giymiş, saçını taramış ve çalım satarak yürüyordu. Allah Teâlâ onu yerin dibine geçiriverdi.” Bu hadiste, kibirli olmanın sonuçları gözler önüne serilmektedir. İnsanın dünya hayatında yaşadığı başarılar, kibirlenmesine neden olmamalıdır. Zira, bu başarılar Allah’ın bir lütfu olarak kabul edilmeli ve şükredilmelidir.

Sonuç: İsrâ 37 ile Alçakgönüllülük ve Sabır

İsrâ Sûresi 37. ayet, hayat hedeflerimizde alçakgönüllülüğün önemini vurgular. Alçakgönüllü bir tutum sergilemek, Allah’ın rızasını kazanma yolunda bir adımdır. Böylece, yalnızca Allah’a yönelik bir bağ kurmuş oluruz. Allah’a olan teslimiyet ve şükür hali, kalplerimizde gerçek bir huzur yaratır.

Modern dünyanın zorlukları içinde manevi değerlerimizi korumak, sabır ve tevazu ile mümkündür. Bu bağlamda, Kur’an-ı Kerim’in bizlere sunduğu öğütleri dikkate almalı ve hayatımızda uygulamalıyız. Unutmayalım ki, her şeyin en güzeli ve en yükseği Allah’a aittir. O’na güvenerek yaşamamız, kalplerimizdeki kibir duygusunu silecek ve yerini sevgiye, saygıya ve tevazuya bırakacaktır.

Scroll to Top