Kafirler İstemese de Allah Nurunu Tamamlayacak

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş: Allah’ın Vaadi ve Nurun Tamamlanması

“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff, 61/8) ayeti, müminlere yönelik güçlü bir müjde ve Allah’ın iradesinin değişmeyeceğine dair bir teminattır. Günümüzde görülen olumsuzluklar, insanlığın içinde bulunduğu yerler ve şartlar, belki bazen insanı ümitsizliğe düşürebilir. Ancak, bu ayet bizlere Allah’ın nurunun her koşulda ve her yerde tamamlayacağı gerçeğini hatırlatmaktadır.

Ahir zamanın getirdiği zor şartlar altında dahi, İslam’ın ve onun getirdiği değerlerin tüm insanlık üzerinde etki bırakacağı inancına sahibiz. Bunun yanı sıra, başta peygamberler olmak üzere, geçmişte de Allah’ın nurunu ulaştırmak için çalışan insanların fedakârlıkları, özverileri bizler için birer örnek teşkil etmektedir.

Bu yazımızda, “Allah nurunu nasıl tamamlayacak?” sorusu üzerinde durarak, müminlerin bu süreçteki rolünü, inancın gücünü ve ibadetlerimizin önemini irdeleyeceğiz.

Başlangıç: İslam’ın Yayılışı ve Zorluklar

Öncelikle, İslam’ın tarih boyunca nasıl yayıldığını anlamamız gerekiyor. İslam, ilk vahiy ile birlikte kıyamete kadar geçerli bir din olarak insanların huzuru ve mutluluğu için gönderilmiştir. İlk dönemlerde, her türlü zorluğa rağmen, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve sahabeleri, İslam’ı yaymak için yılmadan mücadele ettiler. Bu mücadele, zamanla birçok insanın kalbinde imanın yeşermesine vesile oldu.

Bugün de İslamiyet’in bütün dünyada hızla yayıldığını görmekteyiz. Her yıl, binlerce insan İslam’a girmektedir. Bu, Allah’ın vaadi olan “nur" un tamamlanma sürecinin bir göstergesidir. Zalimlerin ve kâfirlerin tüm müdahale çabalarına rağmen, Allah’ın iradesinin galip geleceğinden şüphemiz yoktur. Çünkü Allah, nurunu tamamlayacak ve insanların kalplerine huzur ve sükunet getirecektir.

Elbette dünyanın dört bir yanındaki olumsuzluklar, günahlar ve sefalet, ümmetin bir kısmını karamsarlığa sevk edebilir. Ancak, bizlerin üzerinde durması gereken en önemli nokta, Allah’ın vaadi ve iradesidir. Her zaman bir umut ışığı bulmalı ve o ışık için dua ederek mücadele etmeliyiz.

İnancın Gücü: Dua ve İbadetler

Allah’a olan bağlılığımızı, ibadetlerimizle ve dualarımızla gösterebiliriz. Dua, kalbimizin Rabbimize açılan en güzel kapısıdır. Her tür sıkıntımızda, umudumuzda ve mutluluğumuzda O’na yönelmek, Allah ile olan ilişkimizi derinleştirir. Birey olarak bizler, Allah’ın nurunun tamamlanması için üzerimize düşen vazifeleri yerine getirme sorumluluğuna sahibiz. Bu, sadece başkalarını bilgilendirmek değil, kendi hayatımızda da İslam’ın ahlakını yaşamak anlamına gelir.

İbadetlerimizi yerine getirirken, amellerimizin samimi ve ihlaslı olması gerekmektedir. Çünkü Allah, kalplerimizi ve niyetlerimizi en iyi bilendir. Bu nedenle, nafile ibadetlerden tutun zikir ve dua gibi şahsi ibadetlerimize kadar, Allah’a yaklaşmanın yollarını aramakla yükümlüyüz. Bu süreçte, kendi manevi yolculuğumuzun da hem topluma hem de bireylere ışık tutacağını unutmamalıyız.

Özellikle dualarımızda, Allah kendisinden rahmet ve bereket istememiz, onun nurunun her yere, her insanların gönlünde yer bulmasını sağlayabilir. Düşünelim ki, karamsar bir ruh hali içinde geçen anlarımızda bir dua ile Allah’a yöneldiğimizde, anlık bir teselli değil; kalıcı bir huzur bulabiliriz.

Manevi Mücadelenin Önemi: Umut ve Dayanıklılık

Ahir zamanda yaşadığımız zorluklara, günahların hâkimiyetine ve her yerde ruhen zor anlar geçiriyor olmamıza rağmen, ümitsizliğe düşmeden mücadele etmemiz şarttır. Kıyametin ne zaman kopacağı belirsizdir ve bu belirsizlik ortasında bizlerin gereksiz kaygılara kapılmaması gerekir. Bu bağlamda, her zaman yukarıdaki ayetten yola çıkarak, Allah’ın rahmeti için mücadele etmemiz gerektiğini hatırlamalıyız.

Unutmayalım ki, geçmişte pek çok peygamber, yalnızca birkaç kişi ile yola çıkmışken, Allah’ın kelamını ve dinini yaymak için çalışmışlardı. Bizler de onların izinden giderek, dinimizi yaymak ve insanlara kılavuzluk etmekle yükümlüyüz. Allah, insanların imanına değil, bize düşen görevi yerine getirmemize göre muamele edecektir.

Bazıları, yaşanan olumsuz gelişmeler sonucunda, Allah’ın vaadinin gerçeğe dönüşmeyeceği düşüncesine kapılabilir. Ancak, bu durum bir yanılgıdır. Korkarım ki, bu karamsarlık, insanı biterip tüketen bir hastalık haline gelebilir. Gördüğümüz üzere tarihte her türlü zor dönemde, iktidarlar devrilmiş, zor zamanlar geçilmiştir. Ancak sonunda her zaman Allah’ın vaadi kazanarak gerçekleşmiştir.

Sonuç: Geleceğe Umutla Bakmak

Sonuç olarak, Allah nurunu tamamlayacak ve bizler, bu sürecin bir parçası olmalıyız. Her bir mümin, üzerine düşen görevi yerine getirmeli, diğer insanlara İslam’ı anlatma noktasında çaba sarf etmelidir. Bizler için önemli olan, bu süreç içerisinde sabırlı olmak, Allah’a güvenmek ve dualarımızla O’na yaklaşmaktır. Müslümanlar olarak, bir araya gelerek, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek, bu nurun daha hızlı bir şekilde tamamlanmasına vesile olacaktır.

Unutmayalım ki, Allah, kelamını tamamlayacak, Rahmetini her yeri sarmalayacaktır. Kafirlere, günahlara rağmen, O’nun nurunu göstermesi için dua ederek ve toplumsal düzeyde de bu bilinci uyandırarak üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Unutmayın, her zaman bir umut ışığı vardır ve bizler o ışığa ulaşmalıyız.

Bu vesileyle, dua, ibadet ve güzellikler için çabalamak, hepimize düşen bir görevdir. Allah, nasıl ki nurunu tamamlayacaksa, bizim de O’na olan inancımızı pekiştirmek için mücadele etmemiz gerekmektedir. Kendimizi ve çevremizdekileri bilinçlendirerek, bu büyük nurun tamamlanmasına vesile olmamız umuduyla selamlar nous.

Scroll to Top