Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Kibir Nedir?
Kibir, insanın nefsinde hissettiği aşırı gurur ve kendini beğenme duygusudur. Dinimizde kibir, asla hoş karşılanmayan ve büyük günahlardan biri olarak kabul edilen bir tutumdur. Kibir, bireyin kendisini diğer insanlardan üstün görmesine, insanlar arasında hiyerarşik bir ayrım yapmasına ve bu sebeple ilgili olmayanları hor görmesine sebep olur. Nefsi terbiye etmeden, Allah’a ve insanlara karşı tevazu gösteremeyen bir kişi, ruhsal ve manevi açıdan büyük kayıplar yaşayabilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de kibirin tehlikelerine dikkat çekmiş ve onu, Allah’a isyan ve kendini beğenme hali olarak tanımlamıştır. Kibirli bir insan, toplumda kendisine eşit veya daha alt seviyedeki insanları küçümseyerek büyüklenmeye çalışır. Bu durum, kişinin insanlarla olan ilişkilerine ve manevi gelişimine zarar verir.
Kibirin Zararları
Kibir, insanı pek çok kötü davranışa ve fiile sürükleyebilir. Kibirlilik, yiğitlerin ve müminlerin kalbinde yer etmemesi gereken bir hastalıktır. İnsan, bu duygulardan arınmadığı müddetçe, asla tam manasıyla huzur bulamaz. Zira kibir, insanın kalbinde nefreti ve düşmanlığı besleyen bir yangın gibidir.
Peygamber Efendimiz bir hadiste şöyle buyurmuştur: ‘Kalbinde zerre kadar kibir bulunan hiçbir kimse Cennete giremez.’ (Müslim, Îmân, 147). Bu hadis, kibirli kimselerin ahlaki ve manevi açıdan ne denli kötü durumda olduklarını göstermektedir. Kibre sahip olan bir kişiye, genellikle zulmün kapısı da açılmış olur. Nitekim, kibir nedeniyle bir insan öyle bir düşüşe geçer ki sonunda zalimlerden olur.
Peygamberimiz’in Kibrin Tehlikelerine Dair Hadisleri
Bu konuda Resûlullah (s.a.v) bir başka hadisinde, kibirli insanların, ahiretteki durumlarının pek iç açıcı olmadığını ifade etmiştir. Mütekebbirler, dünyada kibirle yürüyenler, kıyamet günü insan suretinde küçük ve kırmızı karıncalar kadar haşrolunacaklardır. Onlara zillet saracaktır ve cehennemde de en kötü azap olan ‘Bûles’ zindanına sürükleneceklerdir. (Tirmizî, Kıyamet, 47/2492).
Bu hadisler, kibirli insanların yaptıkları kibir dolu davranışları sorgulamaları, ahlaki değerlerini gözden geçirmeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. Allah’ın merhameti ve affediciliği, her daim tüm kulları içindir; ancak kibirli kimseler, kendilerini bu merhametten mahrum bırakacak durumlara düşebilir.
Kibirle İlgili Kuran Ayetleri
Kuran-ı Kerim’de kibir konusunda birçok ayet bulunmaktadır. ‘Kibirlenip de insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.’ (Lokman, 31/18). Bu ayet, kibir duygusunun insanın Allah katındaki değerini nasıl etkilediğini göstermektedir.
Ayrıca, ‘Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!’ (İsrâ, 17/37) ayeti de kibirli bir hayat sürdürmenin, Allah’a isyan anlamına geldiğini vurgular. Yatırımlarınızı, gelirlerinizi arttırmak ve geçici dünya hayatında göz alıcı görünüm arz etmek uğruna kibirlenmek, sizi Allah’ın rahmetinden uzaklaştıracaktır.
Kibrin Sonucu ve İyilikleri Başkalarına Kakmak
Kibir, sadece kişinin kendisine zarar vermez, aynı zamanda çevresindeki insanlarla olan ilişkilerine de olumsuz şekilde yansır. Dini literatürde yer alan hadislere göre, kibir ve iyiliği başa kakmak, kişinin yaptığı iyilikleri de geçersiz kılar. Kişinin iyilik yaparken, bunu başkalarına bir yük gibi hissettirmesi, bu davranışının güzelliğini tamamen ortadan kaldırır. ‘İyiliği başa kakmak, Allah’ın gazabını hak eden bir davranıştır.’ (Bakara, 2/264) diyerek bu durumu vurgulamaktadır.
Bu ayetler ve hadisler ışığında, kibirli olmanın ve iyiliği başa kakmanın neden bu kadar tehlikeli olduğunu anlıyoruz. Kibir, insanı kendi nefsine esir ederken, başkalarına karşı da olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olur. Samimi bir müslüman, sürekli olarak ve yalnızca Allah rızası için iyilik yapmalı, bu iyilikleri asla başa kakmamalıdır.
Kabıla İnsanı İyi Yapa Bilir: Tevazu
Kibir ile onu besleyen duygu olan kendini beğenmişlik yerine, insanın hayatına tevazu kazandırması, ruhsal ve manevi bir derinlik katabilir. Tevazu, pek çok sosyal ve ahlaki sorunun çözümünü aynı zamanda beraberinde getirir. Tevazu sahibi olan bir kişi, hem kendisine hem de başkalarına karşı saygılı ve nazik olur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) de ‘Müslüman, diğer insanlara karşı tevazu göstermelidir.’ buyurmuştur.
Tevazu, kibirli olmanın tam karşıtıdır. Tevazu, insanlara karşı hassas olmayı içerir ve müminin karakterinin en güzel yönlerinden biridir. Kendi varlığını, diğer insanların varlığıyla eşit görerek onlara saygı duymak, bu değerler inançlı bir müminin özünde vardır. Tevazu sahip olan kimseler, Allah’ın rızasını kazanmayı hedefleyecekleri için kalplerinde öfke ve nefret barındırmaktan uzak dururlar.
Sonuç Olarak
Kibir, insanlara, insanlık ilişkilerine ve manevi gelişime zarar veren bir ruh halidir. Dinimizde, kibir ile ilgili pek çok öğüt ve uyarı bulunmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v) ve Kuran-ı Kerim, insanları bu olumsuz duygudan uzak durmaları yönünde ikaz etmektedir. Bu bağlamda, insanların kibirdi bir kenara bırakıp, tevazu ile dolu bir hayat yaşamaları ve merhametli olmaları tavsiye edilmektedir.
Kibirden uzak durarak, sevgi ve saygının inşa edildiği ilişkiler kurmak, yalnızca bu dünyada değil, ahirette de büyük kazançlar elde etmemizi sağlayacaktır. İyilik yaparken, kalbimizdeki kibirden arınmalı ve her amelimizi yalnızca Allah rızası için sunmalıyız. İşte bu anlayış, hem ruhumuzu besleyecek hem de toplum içinde huzurlu bir yaşam sürmemize katkıda bulunacaktır.