Mâide Sûresi 27. Ayeti: İbretlerle Dolu Bir Hikaye

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Giriş

Kur’an-ı Kerim, insanlığa rehberlik eden, gönderiliş gayesi itibarıyla da insanın kurtuluşunu hedefleyen bir kitaptır. Onun her bir ayeti derin anlamlar taşır ve insanlara çeşitli dersler verir. Bu bağlamda, Mâide Sûresi 27. ayeti, ilk insanın ve onun iki oğlunun kıssası ile bize önemli mesajlar sunmaktadır. Bu ayette, Hâbil ve Kâbil’in hikayesi üzerinden kıskançlığın, nefreti ve cinayeti beraberinde getirdiği gösterilmektedir.

Âyetin Meali ve Anlamı

Mâide Sûresi 27. ayetinin meali şöyledir: “Onlara Âdem’in iki oğlunun başından geçen ibret verici şu gerçeği anlat: Onlar Allah’a birer kurban takdîm etmişlerdi de birinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen kıskanıp: ‘Seni mutlaka öldüreceğim’ deyince, öteki şu cevabı vermişti: ‘Allah ancak takvâ sahiplerinin ibâdetini kabul buyurur.'” Bu ayet, insanın ruh dünyasındaki karanlık köşeleri ve bunların eylemlere nasıl yansıdığını gözler önüne serer.

Kıssanın Detayları

Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil, Allah’a kurban sunmuşlardı. Hâbil, Allah’a en güzel koçunu takdim etmişti. Kâbil ise, cılız buğdaylardan oluşan bir demet getirmişti. Allah, yalnızca Hâbil’in kurbanını kabul etti. Bu durum Kâbil’in içindeki kıskançlık ve öfkeyi tetikledi. Kâbil, kardeşine karşı bir düşmanlık beslemeye başladı ve onu öldürmekle tehdit etti. Hâbil ise, bu duruma karşı sabırla, sadece Allah’a karşı gelmekten korktuğunu dile getirerek cevap verdi. Bu örnek insanlara, kıskançlığın ve hırsın ne kadar yıkıcı olabileceğini açıkça gösterir.

Haset ve İnsanın İçsel Savaşları

Bu kıssada bizlere sunulan en önemli derslerden biri, haset ve kıskançlığın insan ruhunun karanlıklarını nasıl beslediğidir. Kıskançlık, insanı zulme ve cinayete kadar götürebilir. Hâbil’in, Kâbil’e karşı sevgi ve merhamet göstermesi yerine onun bu kötü niyetine karşı direnmesi, nefsin eğilimlerini ve mücadelesini gözler önüne serer. Hâbil’in durumu, müminlerin başlarına gelebilecek haşin olaylara ve olumsuz tavırlara karşı nasıl sabırlı ve takvâ sahibi olmaları gerektiğine dair bir örnek niteliğindedir.

Kıssadan Hisse: Kıskançlık ve Cinayet

Kâbil’in, Hâbil’i öldürme kararı, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Allah’ın, bu duruma nasıl bir cevap vereceği ve insanın bunu nasıl çözebileceği konusunda derin düşünmeye sevk etmesi beklenir. Kâbil, kendi günahını Hâbil’in üzerine yıkma arayışında. Oysa, insanın asıl meselesi kendi nefsidir. Bu örnek, kardeş kavgasının bile neler doğurabileceğinin en temel örneğini sunar.

Kardeşlik ve Merhamet

Öte yandan Hâbil’in sergilediği tavır ise, merhametin ve kardeşliğin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. İnançlı bir kul, ne olursa olsun kin tutmamalıdır. Buradan çıkartılacak ders, olaylar ne kadar kötü bir hale gelse de merhamet göstererek, barışçıl bir yol izlemektir.

Allah’a Yakınlaşmanın Yolu: Takvâ

Ayette belirtilen, “Allah ancak takvâ sahiplerinin ibadetini kabul eder” ifadesi, insanlara ibadetlerinde samimi ve takvâlı olmaları gerektiğini hatırlatmakta. Allah’a yaklaşmanın, yalnızca ritüellerle değil, içsel samimiyet ve takvâ ile mümkün olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle Hâbil, Allah’ın rızasına ulaşmışken, Kâbil bu kapıyı kendi hırsı ile kapatmıştır.

Sonuç

Mâide Sûresi 27. ayeti, bizlere yalnızca kıskançlığın değil, aynı zamanda insan kalbinin derinliklerinde neler yattığını gösteren bir hikâyedir. Hâbil ve Kâbil’in kıssası, insanın aslında kendi nefsindeki savaşı ve bunun sonuçları üzerinde durmaktadır. Modern dünyada yaşamış olduğumuz tüm olumsuzluklara karşı, bu örnekten alacağımız pek çok ders bulunmaktadır. Manevi olarak güçlü olmak ve her daim takvâyla hareket etmek, her Müslümanın en kıymetli özelliği olmalıdır.

Bu vesileyle, dua ederek Allah’tan beslenmeyi unutmamalı, kalplerimizi nefsin karanlık hislerinden arındırmalı ve dostluk, kardeşlik bağlarımızı güçlendirmeye odaklanmalıyız. Unutulmamalıdır ki, hayatımızdaki her zorluk, sabır ve dua ile aşılabilir.

Scroll to Top