Nisâ Sûresi 77. Ayeti: Savaşın Farz Kılınışı ve İnsanların Korkuları

Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.

Nisâ Sûresi 77. Ayeti Hakkında Genel Bilgiler

Nisâ Sûresi, Medine’de inen bir sûre olup, toplamda 176 âyet içermektedir. Bu sûre, toplumsal hayata dair birçok dini ve ahlaki hükmü içermekte ve özellikle aile, miras ve toplumun temel dinamikleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Nisâ Sûresi 77. âyet, iman edenlerin savaş izni verilmeden önceki durumlarını ele almakta ve savaş farz kılındığında ortaya çıkan tereddütleri dile getirmektedir. Bu durum, Müslümanların savaş konusundaki korkularını ve Allah’tan gelen emirlere olan yaklaşımını anlamamız açısından oldukça önemlidir.

77. Ayetin Meali ve Anlamı

Özellikle bu ayette “Elinizi savaştan çekin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin” denilen kimselerin, savaş farz kılındığında yaşadıkları korku aktarılmaktadır. Ancak anlaşılması gereken, bu korkunun sadece insanlardan değil, Allah’tan korkmalıdır. İyice anlamamız gereken bir başka şey de, dünyanın geçici zevklerinin ahireti gölgede bırakmaması gerektiğidir.

Nisâ Sûresi 77. ayet şöyle mealdir: “Kendilerine, ‘Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin’ denilmiş kimseleri görmedin mi? Nihayet üzerlerine savaş farz kılınınca, içlerinden bir kısmı Allah’tan korkar gibi, hatta insanlardan daha fazla korkmaya başladılar ve, ‘Rabbimiz! Savaşı bize niçin farz kıldın? Bize biraz daha mühlet verseydin olmaz mıydı?’ dediler. De ki: ‘Dünya menfaati pek azdır. Âhiret ise, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır; ve siz orada kıl kadar bile bir haksızlığa uğratılmayacaksınız.'” Bu ayette, müslümanların savaştan kaçmamak ve Allah’ın emirlerini bir şekilde yerine getirmek durumunda olduğunu görüyoruz.

İman Edenlerin Korkuları ve Tercihleri

Ayette ifade edilen durumu değerlendirdiğimizde, savaş farz kılındığında korkan kişilerin durumu üzerinde durmak gerekir. Savaş farz kılındığında, içlerinde bir takım Müslümanların, başarı arzu ettikleri Allah’a değil, insanların korkmasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Bunu görmek, insan psikolojisinin zayıf noktalarını anlamak adına da önemlidir. İnsanlar çoğunlukla dünyada geçici menfaatlerini veya hayatlarını korumak adına çeşitli mücadelelerde bulunmuştur. Oysaki, bu ayetteki gibi bir durumda Allah’a ve İslam’a olan bağlılıklarının artması beklenirken, bazıları insanlardan korkmayı tercih etmektedir.

Bu durum, üzerimizdeki sorumlulukları anlamak açısından da önemlidir. Savaşın sembolik olarak kazandırdığı imana bir yana, martirliği ve kaderi kabul etmek, Allah’a olan teslimiyetimizi güçlendirebilir. Bu, aynı zamanda, insanlara karşı duyulan korku ve kaygının, insanların ahirette neden neleri kaybettiklerinin bir göstergesi olarak da görülebilir.

Âhiretin Önemine Vurgu

Ayette, âhiretin dünyanın menfaatlerinden daha iyi olduğu vurgusu yapılmaktadır. Dünyanın geçici ve çabuk kaybolan bir fani dünya olduğunu unutmamak gerekir. Allah’ın rızasına ulaşmanın bir yolunun, insanlardan korkmak yerine O’na yönelmek ve O’nun emirlerine itaat etmekten geçtiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, imanın temel noktalarından biri; dünya ile ahiret arasındaki dengeyi kurmaktır.

“Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret ise Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır,” buyurarak bu gerçeğe dikkat çekilmektedir. Bu nedenle, insanlar için en önemli olan şey; hayatın geçici menfaatlerinden uzaklaşıp, Allah’ın emirlerine uyulması ve O’nun rızasının kazanılmaya çalışılmasıdır.

Kur’an-ı Kerim’in Eğitim İşlevi

Kur’an-ı Kerim, yaşadığımız hayatta bir rehber olma işlevini üstlenmektedir. İslam tarihinin dönüm noktalarında, özellikle savaş ve cihat konularında verilen emirlerin arka planını çok iyi bilmek, Müslümanların içinde bulunduğu durumu anlamalarına yardımcı olur. Gerek savaş emri verilmeden önce, gerekse de bu emrin geçerli olduğu zaman dilimlerinde Kur’an’ın verdiği dersler oldukça önemlidir.

İşte bu bağlamda, ayetteki kelam ile insanlara, cihada hazırlıklı olmamız gerektiği anlaşılmaktadır. Bunun anlamı, her an hazırlıklı ve tevekküllü bir hayat sürmek ve her şartta Allah’a güvenmektir. Bu, aynı zamanda insanlar için bir aim ve hedef belirlemek anlamına da gelir. Ancak, insanların düşmanlığı esaret altına almalarına yönelik bir strateji belirlenecekse, bu esaretten kurtulmak için her bir bireyin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir.

Sonuç Olarak

Nisâ Sûresi 77. ayeti, insanın manevi ve maddi düşmanı karşısında nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğine dair önemli dersler içermektedir. Müslümanların yalnızca Allah’tan korkması gerektiği anlayışını vurgulamakta ve bu anlayış üzerinden savaş emri verilen zaman dilimlerinde nasıl bir tutum sergilenmesi gerektiğini göstermektedir. Ayetin sonunda geçen ‘size kıl kadar bile haksızlık edilmez’ ifadesi ise Allah’ın adaletini bir kavram olarak algılayarak, hem bu dünyada hem de ahirette oluşabilecek haksızlıklara karşı bir teselli ve güven unsuru olarak karşımıza çıkar.

Savaşın zorunlu hale geldiği dönemlerde dahi, iman edenlerin sabırla ve azimle Allah’ın yolunda ilerlemeleri gerektiği, unutulmaması gereken bir gerçektir. İslam, her zaman barış, adalet ve sevgi temelleri üzerine kurulmuştur ve bu yolla dünya üzerinde her zaman ferah ve huzur içinde bir hayat sürmeyi amaçlamıştır.

Scroll to Top