Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Nisâ Sûresi 78. Ayet: Anlamı ve Mesajı
Nisâ Sûresi, 78. ayet, Kur’an-ı Kerim’in derin ve anlam yüklü mesajlarından birini taşımaktadır. Ayette, “Her nerede olursanız olun, ölüm mutlaka gelip sizi yakalayacaktır; kat kat tahkim edilmiş kulelerde bile olsanız!” şeklinde bir uyarı yapılmaktadır. Bu ayet, insanın ölümden kaçamayacağını ve hiçbir güvenliğin, bunun önüne geçemeyeceğini çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. İnşaat edilmiştir, yüksek kulelerde bile bulunsa, kişinin eceli geldiği anda ölüm kaçınılmazdır.
Bu ayette, insanlar arasında yaygın olan bir yanılgıya da dikkat çekilmektedir: Kişiler, iyi bir duruma düştüklerinde bunun Allah’tan geldiğini kabul etmekte, kötü bir durumla karşılaştıklarında ise bunu başkalarına atfetmektedirler. Ayetin devamında, “Eğer onlara bir iyilik dokunursa, ‘Bu, Allah’tandır’ derler; fakat bir kötülüğe uğradıklarında, ‘Bu senin yüzündendir’ derler,” denilmektedir. Bu durum, insanların sıkça içinde bulunduğu derin bakış açısındaki çelişkileri gün yüzüne çıkarmaktadır.
Ölüm Gerçeği
İnsanoğlu, hayatının her anında ölüm gerçeği ile yüz yüze kalmaktadır. Kur’an’da geçen bu tür ifadeler, müminlerin kıymetli zamanlarını nasıl değerlendirmeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. Ölümü, bir son değil, bir geçiş olarak görmeli ve bu dünya hayatındaki her anın kıymetini bilmeli, sınırlı zamanımızı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Ayetteki vurgularla, insanlara bu gereklilik açıkça dile getirilmektedir.
Her insana düşen görev, ölümden sonrasını düşünmek ve bu dünyadaki amellerini buna göre tanzim etmektir. Elbette ki, bu cümleden insanlar, yalnızca alacakları dünya menfaatlerine odaklanmak yerine, ahiret yurdunu kazanmak için de gayret göstermelidirler. Çünkü ecel, Allah’ın takdiridir ve kaçış mümkün değildir; dolayısıyla hayatın anlamını kavrayabilmek için bu gerçeği içselleştirmek önemlidir.
Ayrıca birçok insan, sorumluluklarını yerine getirirken, başlarına gelen olumlu veya olumsuz her durumu inancıyla bağlantılandırma konusunda bir tembellik içerisinde kalıyor. Meseleyi, yalnızca bir kader meselesi olarak algılamak, kulluktan kaynaklanan sorumluluklarını yoksaymak, bu ayetten alınacak büyük bir mesajdır.
İyilik ve Kötülük Arasındaki Bağlantı
Ayet, iyilik ve kötülük arasındaki bağlantıyı da gözler önüne sermektedir. İslâm inancına göre, her iyilik Allâh’tandır. Zira iyilik, O’nun kudret ve ihsanıyla gerçekleşir. Kötülük ise, insanın kendi nefsi ve iradesiyle gerçekleştirdiği bir eylemdir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, kulların iradesinin de önemli olduğudur. Yani, insanlar yaptılahı eylemlerin sonuçlarından da sorumlu tutulacaklardır.
Bu çerçevede, insan kendi iradesiyle doğru ve güzel hareketler yaparak, iyiliklerin sebebi olmalıdır. Aynı zamanda kötü bir iş gerçekleştirdiğinde, bunu başkalarına atfedecek bir tavırdan kaçınmalı; kendisinin bu duruma gelmesinin sebebini kendi zayıf iradesine atfetmelidir. Ayet, bu durum üzerinden bir uyarı niteliğindedir. Bireylerin, hayatta karşılaştıkları durumların sorumluluğunu almaları ve sonuçlarından kendilerini başka faktörlere blame etmemeleri gerektiğini belirtmektedir.
Bu mesajlar, her muhatap için geçerli bir hal almıştır. Müslümanlar olarak yapmamız gereken budur: Her olumlu gelişmeyi Rabbimize atfetmeli, olumsuzluklarda ise kendi hatalarımızı sorgulamalıyız.
Tevhid Bilinci ve İman Gücü
Ayetin devamında, bu durumun karşısında insanlara düşen sorumluluklar anlatılmaktadır. Kullarda, Allah’ın hâkimiyetinin bilincine varmak ve O’na tamamen inanmak esastır. Bu inanç, yaşamımızdaki gücün ve sükunetin kaynağı olacaktır.
Tevhid inancı, yalnızca Allah’a ibadet etmenin ötesinde, O’nun her şey üzerindeki mutlak hâkimiyetini kabul etmektir. İnsanların hayatlarında, yaşadıkları olumlu ve olumsuz her durumun O’ndan geldiğini, dolayısıyla her olayda Allah’ın iradesinin ve kudretinin geçerli olduğunu kabullenmeleri gerekir. Bu kabul, manevi hayatın derinleşmesine ve Allah’a yaklaşmaya, kalpte huzurun artmasına vesile olur.
Güçlü bir iman bilinci, insanları sorumluluk üstlenmeye, hayırlı işlere yönlendirecek ve kötü davranışlardan uzak tutacaktır. Bu bağlamda, toplumsal hayatın da gelişmesine vesile olacak, kardeşlik bağlarını kuvvetlendirecek bir davranış ortaya koymalarına zemin hazırlayacaktır.
Son olarak, Nisâ Sûresi 78. ayetindeki bu mesajlar, bireyi her açıdan sarıp sarmalayarak, doğru ve sağlıklı bir inanç bakımından temel prensipleri verecek bir derinlik taşımaktadır. Müslümanlar, hayatlarında bu ayetteki öğretileri uygulayarak, Yahudi ve münafıkların helaketine düşmekten kendilerini sakınmalı ve yaşamlarını bu öğütler doğrultusunda yönlendirmelidirler.
Sonuç Olarak
İnsanoğlu, hayat yolculuğunda pek çok zorluk ve imtihanlar ile karşılaşacaktır. Bu sürecin sonunda, herkesin ecelinin geleceği doğrudur. Bu tarif edilen gerçekler ışığında, her bireyin yaşam tasarımını, inancına uygun hale getirmesi elzemdir.
Rabbimiz, bizlere düşen ibadetleri, güzel amelleri işleyip, dünya ve ahiret arasında sağlıklı bir denge kurmayı nasip etsin. Her zaman Allah’a sığınmayı unutmamalı, verdiği her nimete şükredip, musibetler karşısında sabırlı olarak, hayatta iyi niyet ile devam etmeliyiz. Doğru bir yaşam sergileyerek, İslam’ın güzel ahlakını geliştirmeli ve toplumsal duyarlılığı artırmalıyız. Bu, yalnızca bireylerin değil, toplumun manevi olarak güçlenmesini sağlayacak en önemli unsurlardan biridir.
Ayrıca, başta aile birliği olmak üzere tüm sosyal yapının, bu bilinçle daha sağlıklı bir zeminde inşa edilmesi adına çaba göstermeliyiz.