Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Peygamber Efendimiz’in Vefat Tarihi
Hz. Muhammed (s.a.v.), 8 Haziran 632 yılında, Hicri 11. yılın 12. Rabîulevvel Pazartesi günü Medine’de vefat etti. O zaman 63 yaşındaydı. Vefatı, İslam ümmeti için tarihin en ağır kayıplarından biriydi.
Peygamberimiz, 13 gün süren bir hastalık geçirdi. Hastalığı, vedâ haccından sonra başlamış ve vefatına kadar ilerlemiştir. Onun bu durumu, sahâbeyi derinden etkilemiş ve ardında büyük bir hüzün bırakmıştır.
Medine’deki evinde vefat eden Peygamberimizin (s.a.v.) kabri, bugün Yeşil Kubbe (Kubbe-i Hadra) içerisinde bulunmaktadır. Burası, Müslümanlar tarafından sıkça ziyaret edilen ve hürmet gösterilen özel bir mekandır.
Peygamber Efendimiz’in Son Günleri
Peygamber Efendimiz’in son günleri, yoğun bir hastalıkla geçti. Hastalığının sonuna doğru, oğulları Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin’i yanına çağırarak onlarla vedalaşmış ve onları teselli etmiştir. Hz. Aişe’nin tanıklığına göre, önceki gün Cennet-i Baki’ mezarlığına giderek orada dua etti.
Hastalık süresince, Peygamberimiz çeşitli hadislerde, âyetlerde ve işaretler ile ümmetiyle olan ilişkisini sürdürmeye çalıştı. Son günlerinde, Ashabına sık sık nasihat ederken, onların bu dönemden sonra nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda rehberlik etti.
Peygamberimizin (s.a.v.) son hutbesinde, ashâbına önemli mesajlar verdi. Müşrikliğe dönmemeleri ve aralarındaki birlikteliği korumaları yönünde uyardı. Bu hutbe, onun bulunmadığı bir toplulukta nasıl bir hayat sürmeleri gerektiğine dair önemli bir noktayı vurguladı.
Peygamber Efendimiz’in Vefatına Tepkiler
Peygamberimizin (s.a.v.) vefat haberi duyulduğunda, Müslüman topluluğunda büyük bir şok yaşandı. Hüzün ve kayıptan dolayı sahîbî, gözyaşları döküyor ve bu durumun ağırlığı altında eziliyordu. Hazret-i Ömer, “Muhammed öldü” ifadesinin söylenmesine tahammül edemeyerek, bu sözü söyleyenleri tehdit ediyordu.
Bilâl-i Habeşî (r.a.) namaz için ezan okumaya çalıştığında, Peygamberimizin (s.a.v.) yokluğunun ağırlığı nedeniyle karşılaştığı duygusallık, onun sesini boğuyordu. “Eşhedü enne Muhammede’r-Rasûlullah” dediğinde, tüm Medine derin bir acıya boğuldu.
Vefatından sonra, sahâbelerin kalplerindeki kayıp, adeta bir yara açmıştı. Hemen hemen herkes, bu durumu kabullenmekte zorlanıyordu. O gün, Medine’de gitarlar sesi neredeyse duyulmazken, dualar ve Allah’a münacaatlar yükseldi.
Peygamber Efendimiz’in Son Anları
Peygamber Efendimiz, son anlarında sürekli olarak tesbihte, dualarda ve Allah’a sığınmada bulunuyordu. “Ey Allah’ım! Refîk-i A’lâ’ya (en yüksek dost) kavuşmayı istiyorum” diyerek, bir yandan da azapların son bulmasını niyaz ediyordu. Son sözleri “Refîk-i A’lâ, Refîk-i A’lâ” şeklinde, sevgili dostu Allah’a kavuşma özlemiyle olmuştur.
Hazret-i Aişe’nin aktardığına göre, o, son anlarında daima duasını okuyup, Allah’a niyazda bulunuyordu. Mübârek elleriyle suyu yüzlerine sürdü ve son nefesini verirken kelime-i tevhidi terennüm etti.
O gün, herkes bu önemli anıya tanıklık etti. Peygamberin vefatı sonrası, hemen hemen herkes onun anısını yaşatmayı, onun sözlerine ve fiillerine uymayı bir borç bildi. Bu nedenle, O’ndan gelen tüm emir ve yasaklar, kardeşler arasında tartışılmaz bir miras haline geldi.
Peygamber Efendimiz’in Vasiyeti ve Mirası
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) son sözlerinden bir tanesi “Benden sonra benimle aynı yolda yürüyenlere müjdeler olsun” şeklindedir. Bu vasiyet, Müslümanların O’na tabi olmasının önemini vurgulamaktadır. Sahâbeleri, bu vasiyeti kalplerine derin bir şekilde yerleştirerek, bütün ömürlerini bu hedefe ulaşmaya adadılar.
Vefatından sonra, sahâbeler O’nun mirasını ve yolunu yaşatmaya kararlıydılar. Peygamber Efendimizin sünnetine uymak, O’nun öğretilerini hayatlarına geçirmek için çok çalıştılar. Herkes, birlikte hareket ederek İslâm’ı yayma gayesi içinde birleşti.
Peygamberimizin mirası, sadece bir din değil, insanlığa örnek olacak bir yaşam biçimidir. Müslümanlar, kendisinin izinden gitmenin gerekliliğini her an hatırlamakta ve O’nu daima yad etmektedir.
Sonuç ve Düşünceler
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in vefatı, İslam tarihi açısından büyük bir dönüm noktası olmuştur. O’nun ardından sahâbelerin ve tüm Müslümanların, dinin yayılması ve öğretilerinin yaşanması için yaptığı özveri, bugün de devam etmektedir.
Bütün Müslümanlar, bu değerli mirası yaşatmak ve geleceğe taşımak için çaba sarf etmektedir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatı, onun öğretileri, duaları ve namazları, bizlere rehberlik etmektedir.
Rabbimiz, bizleri O’nun güzel ahlâkıyla kuşatsın ve O’nun yolundan ayırmasın. Amin.