Bu web sitesi yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve dini veya manevi tavsiye niteliği taşımaz. İçeriklerin doğruluğu ve güncelliği için çaba gösterilse de, herhangi bir hata veya eksiklikten kaynaklanabilecek sonuçlardan sorumluluk kabul edilmez. Kendi durumunuza uygun olarak bir uzmana veya güvenilir bir kaynağa danışmanız önerilir.
Giriş: Allah’ın Egemenliği
Kur’an-ı Kerim’in derin anlamlarını kavrayabilmek için, her bir ayetin arka planına ve bağlamına dikkat etmek gerekir. Şûrâ Suresi’nin 49. ve 50. ayetlerinde Allah’ın egemenliği ve yaratma kudreti üzerinde durulmaktadır. Bu ayetler, insanın çocuk sahibi olma konusundaki tutumunu sorgulamakta ve ilahi iradeyi vurgulamaktadır. Ahmet Yasin Kılıç olarak, bu ayetlerin bizi nasıl manevi bir yolculuğa çıkardığına dair bazı önemli noktaları paylaşmak istiyorum.
Bu ayetlerde Allah’ın göklerin ve yerin hakimi olduğu, dilediğini yaratma yetkisine sahip olduğu ve bu yaratımın insana olan etkilerinin tamamen O’nun iradesine bağlı olduğu mesajı net bir şekilde aktarılmaktadır. Kişi, çocuk sahibi olma isteğinin yanında, bu nimetin özünde bir imtihan olduğunu unutmaması gerekir. O halde, doğan her bir çocuk, Allah’ın bir lütfu, bir armağanıdır.
Bu noktada, ayetlerin insana verdiği huzur ve güven duygusunu bir kez daha hatırlamak önemlidir. Çocuk sahibi olmak bazen bir mutluluk kaynağı, bazen de bir sınav niteliği taşıyabilir. Ancak her durumda Allah’ın iradesinin mutlak olduğunun bilincinde olmak, bizim ruhsal olarak daha güçlü olmamıza yardımcı olacaktır.
Şûrâ Suresi 49. Ayet Tefsiri
Şûrâ Suresinin 49. ayeti, “Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir. O dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.” şeklinde başlamaktadır. Bu ayet, öncelikle Allah’ın yaratmadaki kudretini ve egemenliğini göstermektedir. İnsanlar kendi iradeleri ile bir çocuk sahibi olmanın ötesinde, bu durumun tamamen Allah’ın takdiri olduğunun farkında olmalıdırlar.
Dilediği gibi insanları yaratma yetkisine sahip olan Allah, aynı zamanda bu insanların cinsiyetini de belirler. İslam inancında, erkek veya kız çocuğu sahibi olmanın bir üstünlük veya eksiklik olarak algılanması son derece yanlıştır. Her iki cinsiyet de eşit değer taşımaktadır ve bu durumu suistimal etmek, insanı Allah’ın emirlerinden uzaklaştırır. Çocukların cinsiyetinin bir övünç kaynağı olarak görülmesi, geçmişte de cahiliye döneminde olduğu gibi, toplumsal sorunlara yol açmaktadır.
Özellikle Âdem ve Havva’dan beri gelen insanlık tarihinde, cinsiyetlerin birbiri üzerine kurulu olan anlaşmazlıkların ve sorunların, inançlarımıza göre Allah’ın iradesi ile çözülmesi gerektiği unutulmamalıdır. Burada, her ne olursa olsun, kişinin kendisini Allah’a teslim ederek, O’nun iradesine rıza göstermesi gerektiği vurgulanmaktadır. Kız çocuğu kızdır, erkek çocuğu erkektir; ancak bu durumlar, insanı kendi öz değerinden uzaklaştırmamalıdır.
Şûrâ Suresi 50. Ayet Tefsiri
Ayetin devamında ise, “Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.” ifadesi yer almaktadır. Bu ayet, Allah’ın insanlara verdiği lütufları ve aynı zamanda onları nasıl yönlendirdiğini de göstermektedir. Bir insanın ne zaman ve nasıl çocuk sahibi olacağıyla ilgili olarak, kişisel irade ve arzuların ötesinde bir gerçekte dönüşüme uğramakta olduğu ortadadır.
Bir kişinin hayatı boyunca arzuladığı, hayalini kurduğu bir aile hayatı çoğunlukla Allah’ın takdirine bağlıdır. Ayetteki ‘dilediğini çocuksuz bırakır’ ifadesi, kişinin karşılaştığı zorluklar veya olmazlar karşısında, Allah’ın iradesinin kesin olduğunu göstermektedir. Bu da, insanın sabırla, teslimiyet göstermesi gerektiği anlamına gelir. İnsan kendi çabası ile çok şey yapmak istese de, evrendeki canlıların yaratılışındaki dengenin ve hikmetin, sadece Allah tarafından belirlendiğini unutmamalıdır.
Herkesin hayatında farklı deneyimler ve hikayeler vardır. Belki bir kişi çok çocuk sahibi olurken, başka bir kişi bu hatta bir çocuk bile sahibi olamayabilir. Ancak bu durumlar, imtihanın bir parçasıdır. Manen zengin bir yaşam sürmek, insanın sahip olduğu nimetlere bakış açısını geliştirebilir. Çocuksuz kalan kişilerin, Allah’a yönelmesi, başkalarına yardım etmeye çalışması ve hayatına farklı anlam katması, manevi özlemleriyle birleştiğinde onlara huzur verecektir.
İnsan Neden Boşuna Sınav Verir?
Aslında her insanın hayatında lütuf ve imtihan unsurları olukça iç içe geçmiş durumdadır. Kur’an’ın bu ayetleri, sadece insanların çocukları üzerindeki sömürü anlayışının bir eleştirisi değil, aynı zamanda Allah’a karşı olan sorumluluklarının da bir hatırlatmasıdır. İnsanların hayatlarının bir döneminde çocuk sahibi olmanın mutluluğunu yaşarken, başka bir döneminde de bu imkânların ellerinden alınabileceği hatırlatılmaktadır.
İnsanoğlu, her şeyi kendi iradesiyle yönlendirdiğini düşünebilir. Ancak, insan iradesi her zaman Allah’ın takdirinin yanında zayıf kalır. Çocuk sahibi olmanın ya da olamamanın getirdiği mutluluklar ve hüzünler, insanoğlunun yaradılışında var olan bir olgudur. Bu bakımdan Allah’a rıza göstermek, birleştirici ve huzur verici bir anlam kazanır.
Kişinin bu gerçekliğe teslimiyeti, kendi hayatının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini bilinciyle açık bir şekilde karşımıza çıkar. Çocuk sayısının veya cinsiyetinin engel olduğu sosyal değerlere sahip olmaktansa, kişiler arası ilişkilerde saygınlık ve destek sağlanmalıdır. Her bir çocuk, cinsiyeti, doğuş şekli veya ailesinin durumu ne olursa olsun, Allah’ın bir lütfu ve emaneti olarak görülmelidir.
Sonuç: Allah’a Rıza ve Şükür
Sonuç olarak, Şûrâ Suresi’nin 49. ve 50. ayetleri bize Allah’ın egemenliğine ve kısacası her şeyin O’nun irade ve takdiri altında gerçekleştiğini hatırlatıyor. Kız veya erkek çocuk sahibi olmanın bir yücelik veya bir aşağılık meselesi, toplumsal bir değişimin çatışmalarından ibarettir. İnsan, bu durumu yüz yüze yaşayarak, Allah’a karşı olan sorumluluklarının bilincinde olmalıdır.
Her durumda, bireylerin Allah’a karşı olan şükran ve teslimiyet duygusu geliştirmeleri önemli. Gerçek anlamda huzurun, teslimiyetten doğacağı ortadadır. Hayatın sunduğu her türlü nimeti ve zorluğu anlamak ve kabul etmek, insanı manevi bir olgunluğa götürecektir. Kişinin, hayatına anlam katmak için bir çocuk sahibi olma isteği her zaman onu görünenden ötesine sokmalıdır. Zira her çocuk, mutluluğun vazgeçilmez bir sacayağı değil, Allah’ın bir tecellisidir.
Dualarımızda, her bir neslin ruhunu aydınlatan ve her birine evrensel sevgiyi aşılayan bir yolda yürümek dileğiyle. Rabbim, bize sabır, şükür ve teslimiyet bilincini nasip etsin. Ameen.